Pages

26 Kasım 2011

Edep - Haya - İffet

Sual: Edebin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAPEdep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır. Hadis-i şerifte, (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır) buyuruldu.

Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayasından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı. Hadis-i şerifte, (Resulullahın hayası, bakire İslam kızlarının hayasından çoktu) buyuruldu. (Buhari)

İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görüşemesem üzülürüm) buyurdu

Her zaman her yerde edepli, hayalı olmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte, (Hayasızlık insanı küfre düşürür) buyuruldu. Haya, bir binayı tutan direk gibidir. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayasız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâdan haya edin! Allah’tan haya eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.) [Tirmizi]

(Haya, baştan başa hayırdır.)
[Müslim]

(Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır.) [İbni Mace]

(Hayasız olan hep kötülük eder.) [İbni Mace]

(Hayasız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.)
[Deylemi]

(Haya ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider.)
[Ebu Nuaym]

(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir.) [Tirmizi]

(Haya imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da bozulur.)
[İ.Maverdi]

(Haya imandandır. Hayasızın imanı yok demektir.) [İbni Hibban]

(İnsan, salih iki komşusundan utandığı gibi, gece gündüz kendisiyle beraber olan yanındaki iki melekten de utanmalıdır!)
[Beyheki]

(Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez.)
[Deylemi]

(İman çıplaktır, süsü haya, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi ameldir.)
[Deylemi]

(Haya insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu.) [Taberani]

(Haya ile iman bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz.) [Hakim]

Dinimizde hayanın yeri çok mühimdir. Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir. Hadis-i şerifte, (Hayanın azlığı küfürdendir) buyuruldu. Hayasız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Haya, imanın esasındandır. Hayası olan Allah’tan utandığı için günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır. İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır. Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır) buyuruluyor. Hayasız olan mürüvvetsiz olur. Hazret-i Ebu Bekir, (Hayasız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir) buyurdu.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edenler arasında kötülüğün, hayasızlığın yayılmasını isteyenler ve sevenler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır.) [Nur 19]

Kadın erkek ilişkilerinde ve tuvalet için kullanılan kelimeleri aynen söylemek insanlığa uygun değildir, hayayı yok eder ve iyileri gücendirir. Böyle kelimeleri söylemek gerekince, açık olarak değil, kinaye olarak söylenir.

Allahü teâlânın nimetinde, nimeti vereni görmeli, daima Onun huzurunda olduğunu düşünmeli, mesela otururken, yatarken edebe riayet etmelidir. Yerken, içerken, konuşurken, okurken, yazarken ve her çeşit iş yaparken, bütün bunların Allahü teâlânın kudretiyle yapıldığını, bütün işlerde Onun emrine uyup yasak ettiklerinden sakınmayı düşünmelidir. Böyle düşünmek çok üstün bir ibadettir.

Mahrem konuları edeple sormak lazım Bir kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, (Babamdan öğren) der. Babası da bilmezse, babasının, bilen birisine sorması gerekir. Babası yoksa, ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da öğrenip bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, (Bir kadının muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde sormak daha uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa, kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir. Bilenlerden bu konuları edep dairesinde sorması ayıp olmaz.

Hazret-i Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini sorarken utanması üzerine, Hazret-i Âişe validemiz, (Ensar kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men etmiyor) buyurdu. (Buhari)
Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır. Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, (Allahü teâlâ, hakkın anlatılmasından çekinmez) buyurmaktadır. (Tirmizi)

Aynı anlamda âyet-i kerime de vardır:
(Allahü teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.) [Ahzâb 53]

Yalnız iken de Allah’tan haya etmeliEvde kimse yok iken de, çıplak durmak günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalnızken de, avret yerinizi açmayın! Zira yanınızda hiç ayrılmayanlar [hafaza melekleri] vardır. Onlardan utanın ve onlara saygılı olun.) [Eşiat-ül-lemeat]

(Avret yerlerinizi örtün! Yalnız iken de Allahü teâlâdan haya edin!)
[Tirmizi]

(Allahü teâlâ hayayı ve örtünmeyi sever. Öyle ise yıkanırken avret yerinizi örtün.) [Ebu Davud]

(Gece guslederken avret yerini açmaktan sakının. Eğer sakınmayan çıkar da, onda delilik alameti görülürse, kendisinden başkasını suçlamasın.)
[Hakim.]

Avret yerini açmak veya başkasının avret yerine bakmak büyük günahtır. Hamama, kaplıcaya, denize gidenin diz ile göbek arasını ve dizlerini de örtmesi farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Erkeğin göbek ile dizleri arası avrettir.) [Ebu Davud]

(Uyluk avret yeridir.) [Buhari, Ebu Davud, Tirmizi]

(Avret yerini açmak büyük günahtır.)
[Hakim]

(Erkek, erkeğin; kadın, kadının avret yerine bakması helal olmaz.) [Müslim]

(Evlerin en kötüsü hamamdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Tedavi veya kirden temizlenmek için girecek olan örtülü girsin.)
[Taberani]

(Allah’a ve ahirete inanan hamama peştamal ile örtülü girsin!)
[Nesai]

(Din kardeşinin avret yerine kasten bakanın kırk gecelik namazı kabul olmaz.) [İ. Asakir]

Aşık olmak günah mı?
Sual:
Günah işlememek şartı ile birini sevmekte mahzur var mıdır?
CEVAPSevgi, insanın elinde olmayan bir duygudur. İffeti, yani namusu korumak ve günah olan işlerden kaçmak şartı ile birisine karşı sevgi duymakta mahzur yoktur. Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.) [Hakim, Hatib]

(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allahü teâlâ affedip Cennetine koyar.)
[İbni Asakir]

Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah işlememeye sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi insanı kör ettiği için, insanın kendisini günah işlemekten alıkoyması zordur. Zor olan işleri başarmanın sevabı da büyük olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir.) [Deylemi]

İffetlinin eşi de iffetlidir
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Aklı dinlemeyen, en çok ona isyan eden şehvettir. İnsanların, başkalarının ayıplamaları gibi sebeplerle bu şehvetten kaçınmaları faydalı ise de, büyük sevap alamazlar. Fakat günah işlemek için bütün imkanlara sahipken, ortada hiçbir korku yok iken, sırf Allah rızası için, Allah’tan korktuğu için şehvetine esir olmazsa, ona mani olursa, en büyük fazilete kavuşur. Bu derece sıddıklar, şehidler makamıdır.) Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Haya, iffet, dile hakimiyet ve akıl, imandandır. Böyle kimselerin ahiret arzusu çoğalır, dünya hırsı azalır. Cimrilik, müstehcenlik, çirkin sözlülük, hayasızlıktan, nifaktan ileri gelir. Böylelerinde dünya hırsı çoğalır, ahiret arzusu azalır.) [Beyheki]

Erkekler, iffetsiz olursa, yakınları da kötü yola düşebilir. Peygamber efendimiz, (Siz iffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur) buyurdu. (Taberani)

İbni Neccar'
ın bildirdiği (Zina eden, aynı şeye maruz kalır) mealindeki hadis-i şerif, iffetli olmayanın yakınlarının da, iffetsiz olabileceğini göstermektedir. İffetli olmaya gayret eden bunu başarır. (İffetli olmak isteyeni Allahü teâlâ iffetli kılar) hadis-i şerifi buna delildir. (Hakim)

Gayrı meşru işler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Ahirette ise, azabı çok şiddetlidir. “Ben ölmem” veya “Cehennem ateşi bana zarar vermez” diyen varsa, dilediği kötülüğü işlesin! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!) [Eyyühel veled]

Öleceğine inanan ve öldükten sonra başına gelecekleri düşünen, kötülük işleyebilir mi?

İffetli olmak için
İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir?

İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte,
(İnsanın dini arkadaşının dini gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi)

Şu halde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hakim]

İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir?

Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberani]

(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.)
[İbni Asakir]

Asaletin önemi
Asalet, diğer hasletlerle birlikte olursa kıymetlidir. Herkes Âdem aleyhisselamdan gelmiştir. Her iyi kimsenin çocukları iyi olur, her kötünün çocukları da kötü olur diye bir kaide yoktur.

Hazret-i Âdem’in ve Hazret-i Nuh’un oğlunun biri kâfir olmuştur. Nuh aleyhisselam ile Lut aleyhisselamın hanımı kâfir idi. Ebu Cehil kâfirinin oğlu ise, insanların en üstünlerinden, yani sahabi idi. Peygamber efendimizin öz amcası Ebu Leheb kâfir idi.

Ana-babanın günahkâr olmasından dolayı, çocukların da iyi bir insan olamıyacağı anlamını çıkarmak çok yanlıştır. Allahü teâlâ, kötüden iyi, iyiden kötü yaratır. Kur'an-ı kerimde birkaç yerde,
(Ölüden diri, diriden ölü çıkarır) buyuruyor. (A.İmran 27)

İslam âlimleri bu âyet-i kerimeyi açıklarken, (Kâfirden müslüman, müslümandan kâfir yaratır) buyurmuşlardır. Bunun için, soyundaki kimselerin kötü olması, kendisinin de kötü olacağını asla göstermez. Hepimiz Âdem aleyhisselamdan geldik. Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Allah indinde üstünlük ancak takva iledir.
(Allah indinde en üstününüz, Ondan en çok korkanınızdır) buyuruluyor. (Hucurat 13)

[Takva ehli olmak, Allah’tan korkup dinin emirlerine uymak ve yasak ettiklerinden kaçmak demektir.]

Güzel huy bir asalettir
Muteber olmayan bir kitapta diyor ki:
(Asalet olmayınca, verilen terbiyenin fazla tesiri olmaz. Bakırı ne kadar silip parlatsanız, üç gün sonra gene kararmaya başlar. Suni parlaklık kısa bir zaman devam edebilir. Altın hiçbir zaman pas tutmaz. Silmezseniz bile parlaklığını yine muhafaza eder. Şu hadise, asaletin ne kadar önemli olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.)

Kitap muteber olmadığı gibi, bu fikir de, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere aykırıdır.

Bir kimse, asil bir aileye mensup olmasa da, güzel huylu ise, dindar ise, onun için güzel huyu ve dindarlığı asaletten çok kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Güzel huy gibi asalet olmaz.) [İbni Mace]

(Kadın, malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için nikah edilir. Sen dindar olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari]

Nasihat ile asaletsiz insan da terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]

Asaletsiz olanı da terbiye etmek mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurur muydu? (İbni Lal)

Hazret-i Lokman’a sordular:
- Edep, asalet, mal ve ilimden hangisi daha üstündür?
- Edep asaletten, ilim maldan hayırlıdır. Oğlu, Hazret-i Lokmana sorar:
- En iyi haslet nedir?
- Dindar olmaktır.- Peki babacığım, bu haslet iki olursa?
- Dindarlık ve mal sahibi olmak.- Üç olursa?
- Dindarlık, mal ve haya.- Dört olursa?
- Dindarlık, mal, haya ve güzel ahlak.- Beş olursa?
- Dindarlık, mal, haya, güzel ahlak ve cömertliktir.- Altı olursa?
- Oğlum, bu beş haslet kimde olursa, o kimse takva ehli, temiz bir kimsedir, Allahü teâlânın dostudur, şeytandan uzaktır.
İffetin önemiAllahü teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Bu imtihanı kazanan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların iyi veya kötülüğü, daha çok iffet işinde belli olur.

Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini koruyabilene, büyük mükafatlar vaat etmiş, iffetini korumayana da, Cehennem azabını göstermiştir. Allahü teâlâ, iffetsizleri, adam öldüren bir katil ile bir tutmaktadır. Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki:
(Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet eder.) [Müminun 1-8]

İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir köpeğin itibarı kadar yoktur. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, itibarsızdır. Fakir ve namuslu bir kadın ise, her zaman itibarlıdır, saygıya layıktır.

Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, kavgalar, kıskançlıklar, özetle bütün fenalıklar, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin kötülüklerini bildikleri halde, kendilerini bu kötü yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, insanları alıkoyacak çareler vardır. Bu; terbiye ve ahlak meselesidir.

Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev oluyor. Allahü teâlâdan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı bilmek için, Onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.

Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste, komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz.

Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahluk olarak, ahlaksızların elinde bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir. Bu zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan evlilik, çok zaman mutluluk getirmez.

İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir. Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna kadar dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında, yenilebilir. Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç yoktur. Halbuki, o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. (Göz görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması zordur.

İffet; bir genç kızın veya kadının, değer biçilemeyen bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek bütün şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, âdi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızı, kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır.

Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen evlendiriniz!) [Tirmizi]

Görülüyor ki, kadını, kızı küfvüne, yani dengine vermek gerekir. Küfv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir.

Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir. Küfv olmak, erkeğin salih müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin olmasını, apartman sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa çıkmaması gerekir.

Namuslu olmanın önemi
İffet, yani namus ne kadar önemli ise, namussuzluk da o kadar kötüdür. Namusun önemi hakkındaki hadis-i şeriflerin birkaçı şöyledir:
(İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]

(Zinadan korunan müslüman Cennete girer.) [Beyheki]

(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!)
[İbni Asakir]

(Başkasının karısını kızını ayartan bizden değildir.) [Hakim, İ. Ahmed]

(Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer.)
[İ. Hibban]

(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Doğru konuşan, verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.)
[İ.Ahmed]

(Haya on kısımdır. Dokuzu kadında, biri erkektedir)
hadis-i şerifinde de bildirildiği gibi, kadınların hayası erkeklerden çoktur. Öyle olmasaydı, çok çirkin işler meydana çıkardı. Din düşmanları bunu bildikleri için, daha çocukken kadınlardan hayayı kaldırmaya çalışıyorlar. Hayasız bir toplum meydana getirmeye çalışıyorlar. Müslüman kadını hayalı olmaya devam etmelidir. Hadis-i şerifte,
(Haya güzeldir, fakat kadında daha güzeldir) buyuruldu. (Deylemi)

Eşini kıskanmak
Sual:
Karı-kocadan birinin eşini kıskanmasında bir sakınca var mıdır?
CEVAPBazıları eşini kıskanmayı ayıp gibi, çağ dışı gibi göstermeye çalışıyorlar. Gayur olmak, yani namusunu korumak için, meşru hudutlar içinde kıskançlık göstermek dinimizin emridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]

(Allahü teâlâdan daha gayuru yoktur ve bunun için fuhşu yasaklamıştır.) [Buhari]

(Namus gayreti imandan, kadın-erkek bir arada eğlenmek de nifaktandır.) [Deylemi]

Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Deyyuslar için hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Cenneti yaratınca, “Cimri sana giremez, deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi]

(İçki içene, ana-babasına asi olan kimseye ve deyyusa, Cennete girmek haramdır.)
[İ. Ahmed]

Bu büyük günahları işleyen kimsenin zerre kadar da olsa imanı varsa, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete gider. Fakat günahlar insanı küfre sürüklediği için, bu günahlara devam etmek büyük felakete yol açar.

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir an önce tevbe edip günahlardan sıyrılmalıdır. Tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur.

Kadının, kocasını da kıskanması normaldir. Fakat kıskançlığıyla meşru sınırı aşmamalıdır.
(Allahü teâlâ, kıskançlığı kadınlara ve cihadı erkeklere yükledi. Hangi kadın, bu emre iman ederek sabrederse, şehid olan mücahid kadar sevap kazanır) hadis-i şerifinde de, kadınların sabır göstermelerine işaret buyurulmaktadır.

Sual: Hadis-i şerifte "Haya imandandır" buyurulmaktadır. İbadetlerini başkalarına göstermekten de haya etmek böyle midir?
CEVAPİbadetlerini başkalarına göstermekten haya etmek caiz değildir. Haya, günahlarını, kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz vermekten ve emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktan [ehl-i sünnet kitaplarını yaymaktan] ve imamlık, müezzinlik yapmaktan, Kur'an ve mevlid okumaktan haya etmek caiz değildir. (Haya imandandır) hadis-i şerifinde, haya, kötü, günah şeyleri göstermekten utanmak demektir. Müminin, önce Allahü teâlâdan haya etmesi gerekir. Bunun için, ibadetlerini sıdk ile, ihlas ile yapmalıdır.

Buhara âlimlerinden birisi, sultanın oğullarının sokakta abes oyun oynadıklarını gördü. Elindeki asa ile bunları dövdü. Kaçtılar. Babalarına şikayet ettiler. Sultan, bunu çağırıp, sultana karşı çıkanın hapis olacağını bilmiyor musun dedi. Âlim, cevap olarak, Rahmana karşı çıkanın Cehenneme gideceğini bilmiyor musun dedi. Sultan, emr-i maruf yapmak vazifesini sana kim verdi dedi. Âlim, seni kim sultan yaptı cevabını verince, beni halife sultan yaptı dedi. Beni de, halifenin Rabbi vazifelendirdi dedi.

Sultan, sana Semerkand şehrinde emr-i maruf yapmak vazifesini veriyorum dediğinde, ben de kendimi bu vazifeden azlettim cevabını verdi. Bu cevabına hayret ettim, emir olunmadan, izin verilmeden vazife yaptığını söyledin. İzin verilince de, azlolunmanı istiyorsun dedi. Sen izin verince, sonra azledersin. Rabbimin verdiği vazifeden beni kimse azledemez dedi. Bu söz üzerine sultan, dile benden istediğini vereyim dedi. Gençlik hâlimi bana getir dedi. Bu iş elimden gelmez deyince, bana bir ferman yaz da, Cehennemdeki meleklerin reisi olan Malik, beni ateşte yakmasın dedi. Bunu da yapamam deyince, benim öyle bir sultanım var ki, her şeyimi Ondan istiyorum. Her dilediğimi ihsan etti. Bunu yapamam hiç demedi, dedi. Sultan, beni duadan unutma diyerek serbest bıraktı.

Edebi gözetmek
Sual:
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Allah’a kavuşamaz) buyuruyor. Burada Allah’a kavuşmak nedir?
CEVAP
Evliya olamaz demektir. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikir, fikirden [tefekkürden] üstündür.

Haddini bilmekSual: Edep ne demektir?
CEVAPEdep, haddini bilmek, sınırı aşmamak demektir. Ailede, iş yerinde, toplumda herkesin bir sınırı vardır. Bütün sıkıntı ve geçimsizlikler, hep haddi aşmaktan kaynaklanır. Herkes haddini bilip, sınırı aşmazsa, mesela, evin hanımı da, erkek de, kendi sınırını bilip ona göre hareket ederse, o ev Cennet gibi olur. Cennet gibi olan evden ahirete gidenler de, elbette Cennete gider. Her hususta dinimiz ne emrediyor, onu öğrenip, ona göre hareket eden, haddini bilmiş, sınırı aşmamış olur. O zaman ne kavga, ne geçimsizlik, ne de savaş olur. Dünya, güllük gülistanlık olur. Herkesin sınırını ise, dinimiz bildirmektedir.

Eden bulur
Sual:
Bir tanıdık, bir arkadaşının eşini kaçırıp evlendi. Dinen bu uygun mu?
CEVAPÜç yönden uygunsuzdur:
1- Başkasının eşini ayartmak çok günahtır. Bir hadis-i şerif meali:
(Birinin karısını ayartıp aldatan bizden değildir.) [Ebu Davud]

2- Kocası, o kadını boşamadan hiç kimse onunla evlenemez. Yaptıkları zina olur.

3- Kocası, eşinin kaçtığını duyunca hemen boşasa bile, iddet müddeti bitmeden kesinlikle evlenemezler. Evlenirlerse zina olur.

Biri, birinin eşini ayartırsa, başkası da onun eşini ayartabilir. (Eden bulur) demişlerdir. Bir hadis-i şerif meali:
(Siz namuslu olursanız, kadınlarınız da namuslu olur.) [Hâkim]

Kocasına ihanet edip başkasına kaçan kadın, kaçtığı erkeğe de ihanet edebilir. O erkeğe niçin kaçtı? Ya malı için veya yakışıklı gördüğü için yahut genç gördüğü için kaçtı. Hangi sebep olursa olsun, ondan daha zengini, ondan daha güzeli, ondan gencini bulunca ona da kaçmayacağını kim garanti edebilir? Allah korkusu olmayan, her şeyi yapabilir.

Âşık olmak
Sual:
Ben namaz kılmam, tesettüre riayet etmem, başka günahları da işlerim; fakat (Âşık olup, aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehid olur) hadisi gereğince, aşkımla zina etsem, durumu çok kimse bilse, yine şehid olarak ölmez miyim?
CEVAPBazı okuyuculardan bu tip sualler gelince hadis-i şerifi açıklamak zorunda kaldık. Hadis-i şerif açık olmasına rağmen, yanlış yorumlanması çok kötüdür. Hadis-i şerifte üç husus belirtiliyor:
1- En önemlisi de, bugün aşk denince şehevi duygular anlaşılıyor. Aşk ayrı, nefsanî, şehvanî arzular ayrıdır. Nefsine tâbi olan cehenneme gider. Nefsanî duygulara aşk denmez. Sevgi çok olunca, buna aşk denir. Mevlid kitabında, (Habibim sana âşık oldum) deniyor. Yani Allahü teâlâ Resulullah’ı çok seviyor demektir. Bu aşkı günümüzün gençleri gibi düşünen bir yazar, (Mevlid kitabının burası yanlış) diyor. Esas yanlış kendisindedir. Evlenmekten maksat, kendini günahlardan korumak ve Allahü teâlânın rızasını kazanmak olmalıdır. Allahü teâlâ için olmayan şehevi duygulara aşk denmez.

2- Aşkının gizli kalması deniyor. Hem âşık olduğunu kimse bilmeyecek, hem de başkaları duymayacak. Hiç kimse bilmeden yanıp tutuşacak. Aşkı yüzünden günah işlemeyecek.

3- İffetini, yani namusunu koruyarak ölmek deniyor. Bırakın zinayı, birbirinin elini tutmuşsa haram işlenmiş olur, iffet korunmamış olur. Hadis-i şerifte iffeti koruma şartı var. İffet korunmayınca nasıl şehid olunur ki?

Aşkla şehevi duyguları karıştıran gençler, bu söylenenlere kulak asmıyorlar. Atalarımız boşuna, (Cahile kelam, nafile kelam)

23 Kasım 2011

İmanın ve İslam'ın şartları

Sual: Her müslümanın bilmesi gereken zaruri iman bilgilerini kısaca bildirir misiniz?
CEVAPZaruri gereken iman bilgisi, imanın ve İslam’ın şartlarıdır. Kısaca aşağıda bildiriyoruz. Geniş olarak Amentü’nün esasları kısmında bilgi var.

İmanın şartları şunlardır:

1- Allah’a inanmak
Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud [varlığı lazım olan] ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allahü teâlâ zamandan, mekandan münezzehtir. Hiçbir şeye benzemez.

Allahü teâlânın, sıfat-ı zatiyyesi altıdır:
Vücud,
Kıdem
,
Beka
,
Vahdaniyyet
,
Muhalefet-ün lil-havadis
,
Kıyam bi-nefsihi.


[Vücud var olmak, Kıdem varlığının öncesi olmamak, Beka varlığı sonsuz olmak, hiç yok olmamak, Vahdaniyyet ortağı, benzeri olmamak, Muhalefet-ün lil-havadis hiçbir şeyinde, hiçbir mahluka, hiçbir bakımdan benzememek, Kıyam bi-nefsihi varlığı kendinden olmak, hep var olması için, hiçbir şeye muhtaç olmamaktır.]

Sıfat-ı sübutiyyesi de sekizdir:
Hayat,
İlm
,
Sem'
,
Basar
,
Kudret
,
İrade
,
Kelam
,
Tekvin.

[Hayat diri olmak, ilm bilmek, sem' işitmek, basar görmek, kudret gücü yetmek, irade istemek, kelam söylemek, tekvin yaratmaktır.] Bu sıfatları da kadimdir.

2- Meleklere inanmak
Melekler, hayat sahibi, diri, nurani yaratıklar olup, akıl sahibidir. Allahü tâlânın sevgili ve kıymetli kullarıdır, ortakları ve kızları değildir. Allahü teâlânın emirlerine itaat ederler, isyan etmezler. Günah işlemezler. Kendilerine verilen emirleri yapmaktan başka işleri yoktur. Erkek ve dişi değildir. Evlenmezler, doğurmazlar, çoğalmazlar, çocukları olmaz, yiyip içmezler. Meleklerin kanatları var, ama, nasıl olduğunu bilemeyiz.

Her insanın bütün işlerini yazan meleklere, Kiramen katibin denir. Sual meleklerine Münker ve Nekir denir. Meleklerin en üstünleri şunlardır: Cebrail, İsrafil, Mikail, Azrail.

3- Kitaplara inanmak
Allahü teâlânın gönderdiği kitaplar çoktur. Din kitaplarımızda bildirilen ise, 104 kitaptır. Bunlardan 100’ü küçük kitaptır. Bu küçük kitaplara suhuf denir.

100 suhuf şu Peygamberlere inmiştir:

10 suhufu, Âdem aleyhisselama,
50 suhufu, Şit aleyhisselama,
30 suhufu, İdris aleyhisselama,
10 suhufu, İbrahim aleyhisselama.

Dört büyük kitap ise şu Peygamberlere inmiştir:
Tevrat, Musa aleyhisselama,
Zebur, Davud aleyhisselama,
İncil, İsa aleyhisselama,
Kur'an-ı kerim, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselama.

Kur'an-ı kerim, bütün ilahi kitapların hükümlerini nesh etmiş, yani yürürlükten kaldırmış ve bu hükümleri kendisinde toplamıştır. Bugün, bütün insanların Kur'an-ı kerimin emrine uymaları lazımdır. Kur’an-ı kerimde de (Resulüme uyun) buyuruluyor. Şu halde, hadis-i şeriflere de uymak gerekir. Şimdi, hiçbir memlekette, hakiki Tevrat ve İncil yoktur. Bozulmuş İnciller vardır. Bu kitaplar sonradan tahrif edilmiş, yani insanlar tarafından değiştirilmiştir. Bozulmamış olsaydı bile, geçerliliği yoktu, hepsi Allahü teâlâ tarafından nesh edilmiş yani yürürlükten kaldırılmıştır.

Kur'an-ı kerimin gelmesi âyet âyet olmuş ve 23 senede tamamlanmıştır. Kur'an-ı kerim, kıyamete kadar geçerlidir. Geçersiz olmaktan ve insanların değiştirmelerinden korunmuştur. Kur'an-ı kerimde eksiklik veya fazlalık olduğuna inanan, Allahü teâlâya inanmamış olur.
Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Kur’anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]

(Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından
[hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.) [Fussilet 41-42]

4- Peygamberlere inanmak
Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam ve sonuncusu, bizim Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu ikisinin arasında, çok Peygamber gelmiş ve geçmiştir. Sayıları belli değildir. 124 binden çok oldukları meşhurdur.

Peygamberlere iman etmek, aralarında hiçbir fark görmeyerek, hepsinin Allahü teâlâ tarafından seçilmiş sadık, doğru sözlü olduklarına inanmak demektir. Onlardan birine inanmayan kimse, hiçbirine inanmamış olur.

Âdem aleyhisselamdan, son Peygamber Muhammed aleyhisselama kadar bütün Peygamberler, hep aynı imanı bildirmiş, ümmetlerinden aynı şeylere iman etmelerini istemişlerdir. Yahudiler, Musa aleyhisselama inanıp, İsa aleyhisselama ve Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Hıristiyanlar, İsa aleyhisselama inanıp, Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Müslümanlar ise, bütün Peygamberlere inanırlar yani kabul ederler.

Peygamberlerin sıfatları şunlardır:
Emanet [emindir],
Sıdk [her işi doğrudur, yalan söylemez],
Tebliğ [Dini eksiksiz bildirir],
Adalet [her işte hakkı gözetir],
İsmet [günah işlemez],
Fetanet [çok akıllı, anlayışlı, zeki],
Emnül-azl [peygamberlikten azledilmez yani peygamberlik ellerinden alınmaz.]

Allahü teâlâ, ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselamdan beri, her bin senede din sahibi yeni bir Resul vasıtası ile, insanlara dinler göndermiştir. Bunlar aracılığı ile, insanların dünyada rahat ve huzur içinde yaşamaları ve ahirette de sonsuz saadete kavuşmaları yolunu bildirmiştir. Kendileri ile yeni bir din gönderilen Peygamberlere (Resul) denir. Resullerin büyüklerine (Ülülazm) Peygamberler denir. Bunlar, Âdem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed aleyhimüssalatü vesselamdır.
Yeni bir din getirmeyip, insanları, daha önceki dine davet eden Peygambere Nebi denir.

Peygamber efendimizden sonra, hiç Peygamber gelmeyecektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]

5- Ahiret gününe inanmak
Herkes öldükten sonra dirilecek, hesaptan sonra Cennet veya Cehenneme gidecektir. Cennet ve Cehennem şimdi vardır. İkisi de sonsuzdur. Müslümanlar Cennette ebedi, kâfirler de Cehennemde ebedi kalacaklardır.

Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Fakat, Peygamber efendimiz kıyametin birçok alametlerini ve başlangıçlarını haber verdi:

Hazret-i Mehdi gelecek, İsa aleyhisselam gökten inecek, Deccal çıkacak. Yecüc Mecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak, kötülük çoğalacaktır.

6- Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak
İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü teâlânın takdir etmesi iledir.
Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına kaza, ikisine birden kaza ve kader denir.

Her şeyi ve insanların iyi, kötü her işini Allahü teâlâ yaratıyor ise de, insanlara İrade-i cüziyye vermiştir. İnsan, irade-i cüziyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükafatını görür. Yani Allahü teâlâ hiç kimseye zorla günah işletmez.

İslam’ın Şartları

1- Kelime-i şehadet getirmek
[Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü] demek. Manası şudur:
(Ben şehadet ederim ki, [Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki] Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.) [Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.]

2- Namaz kılmak
Akıl baliğ olmuş yani ergenliğe girmiş akıllı her müslümana günde beş vakit namaz kılmak çok önemli bir farzdır. Namaz dinin direğidir. Namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Kılmayanın imanla ölmesi çok zordur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Namaz kılan kıyamette kurtulur, kılmayan perişan olur.) [Taberani]

3- Zekat vermek
Nisap miktarı yani borçlarını düştükten sonra alacaklarıyla beraber elinde 96 gram değerde, para veya ticaret malı olanın kırkta birini zekat vermesi farzdır. Meyve ve tarla mahsulünün de onda birini fakire vermek farzdır. Bu onda bir zekata da uşur denir.
(Zekat vermeyene Allahü teâlâ lanet eder.) [Nesai]

4- Oruç tutmak
Ramazan ayında, bir ay oruç tutmak farzdır. Tutmamak büyük günahtır.

5- Hac etmek
Mekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çoluk-çocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır.

İnandım demek yeter mi?
Sual:
Hadis-i şeriflerde Kelime-i şehadeti getiren Müslüman olur deniyor. Bir kimse, inanmadan kelime-i şehadet söylese veya inansa, ancak Amentü’deki esaslara inanmasa yine Müslüman mıdır?
CEVAPİman tarif edilirken, dil ile ikrar kalb ile tasdik deniyor. Kalb ile tasdik etmedikçe Müslüman olamaz.

Kelime-i şehadet, Allahü teâlânın var ve bir olduğuna, Ondan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Allah Resulü ve son Peygamberi olduğuna ve bildirdiklerinin hepsine inanmak, hepsini beğenmek demektir. Yoksa, tarihi bir olayı anlatır gibi, öyle bir Peygamber vardır demek değildir. Ben O yüce Peygambere ve bildirdiklerinin hepsine iman ettim, hepsini beğendim, hepsi doğrudur, yanlış olma ihtimali yoktur diye kesin inanmak demektir. Dolayısıyla, Amentü’deki bütün esaslara inanması gerekir. İnanmadıkça, hatta inanıp da beğenmezse yine Müslüman olamaz. İmanın şartlarının birini kabul etmeyen veya dindeki meşhur bir farzı, bir sünneti veya bir haramı kabul etmeyen, beğenmeyen de Müslüman olamaz. İslamiyet’i bir bütün olarak kabul etmesi ve beğenmesi gerekir.

Hadis-i şerifler, İslam âlimlerinin açıklaması olmadan okunup anlamaya çalışılırsa tehlikeli olur, insanı küfre kadar götürür. Mesela aşağıdaki hadis-i şerifi, yukarıdaki açıklamalar dahilinde anlamak gerekir:
(Rab olarak Allahü teâlâya, din olarak İslâm'a, [son] Resul olarak Muhammed aleyhisselama [Onun bildirdiklerinin hepsine] inanıp razı olan, beğenen kimse [Müslüman’dır ve bu imanla ölürse] Cenneti hak eder.) [Müslim, Nesai]

22 Kasım 2011

Kul Hakkı

Sual: Hak sahibi ölmüşse veya sağ ise kul hakkından nasıl kurtuluruz?
CEVAPKul hakkı beş türlüdür:
1- Mali [Parasal]
2- Nefsi [hayati yönden]
3- Irzi [Haysiyetle ilgili]
4- Mahremi [Namusla ilgili]
5- Dini.

1- Mali olan kul hakları:Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi.

Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, salih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih fakir yoksa, İslamiyet'e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara verilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan ana babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, caiz olur. Bunları yapmak imkanını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin af olunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, ahirette af olunması, çok güç olur.

2- Nefsi, yani hayati günah olan kul hakları:Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir.

Önce tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse af eder. İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hakimden cezalandırılmasını ister. İslamiyet'te kan davası yoktur.

3- Irza dokunan kul hakları:Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir.

Tevbe etmek ve helalleşmek lazımdır. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.

4- Mahremi olan kul hakları:Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek gibi şeylerdir.

Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını af et demekle yetinir.

5- Dini olan kul hakları:
Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, onlara kâfir, fâsık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir.

Sual:
Üzerinde kul hakkı olan ne yapmalı?
CEVAPÜzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemeli, onunla helalleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır. (Sefer-i Ahiret)

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.66, 87)

Kıyamet günü, hak sahibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaat ile kılınmış, kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül Muhtar)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günahların affı güç ve azapları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]

(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.) [Nesai]
(Kul hakkı, müminin aybı, kusurudur.) [Ebu Nuaym]
Üzerinde kul hakkı bulunanların ruhları Cennete girmez. Salihlerin ruhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyaret ederler. Vefat eden müminlerin ruhları gelip, dünyada tanıdıklarını sorarlar. (Feraid-ül-fevaid)
Sual: Üzerinde kul hakkı ile ölen kimse, Cennete giremez mi?
CEVAPKul hakkı kâfirlik değildir. Sevaplarından bir kısmını vererek kul hakkını öderse, Cehenneme girmez. Sevapları yoksa, kul hakkı olanın günahlarının bir kısmını yüklenir. Cezasını çektikten sonra Cennete gider. Cennete yalnız kâfir girmez. Ne kadar çok günahkâr olursa olsun, müslüman, günahlarının cezasını çektikten sonra muhakkak Cennete girer. Fakat Cehennemde ceza çekmek öyle kolay değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, amel defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine verilir. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.) [Müslim]
İşlenen günahta kul hakkı da varsa, kul hakkını hemen ödemek, onunla helalleşmek, ona iyilik ve dua etmek de gerekir. Kul borcu ile ölürsek, birçok sevabımız hak sahibine verilir, sevabımız kalmazsa, onun günahlarını yüklenmek zorunda kalırız. Şehid olan kimselerin kul borçlarını Allahü teâlâ öder.

Sual:
Gayri müslimlerle çalışıyoruz. Onların hakkını yesek günah olur mu?
CEVAPGayri müslimlere [müslüman olmayanlara] kâfir denir. Bunların inançları, ibadetleri sevilmez. Fakat onları incitmek, kalblerini kırmak haramdır. Gayri müslimleri gıybet eden, yüzlerine karşı kâfir diyen müslüman cezalandırılır. Çünkü bunları incitmek, mallarına zarar vermek günahtır. (Mülteka) [Kâfirler kendilerini kâfir kabul etmedikleri için kâfirin bile yüzüne karşı kâfir demek günah olur.]
Zimmiye [yani gayri müslim vatandaşa] zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha kötüdür. Hayvanlara işkence, zimmiye işkenceden daha kötüdür. Zimmiyi üzmemek için selamlaşmak ve tokalaşmak caiz olur. Açıkça günah işleyen fâsıka selam vermek de böyle caizdir. (Dürr-ül Muhtar)

Üzerinde kul hakkı bulunanların ibadetleri kabul olmaz, Cennete giremez. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir.
Savaş hâli hariç, kâfirleri öldürmek de haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Arkadaşını öldüren, ümmetimden değildir. Öldürülen kâfir olsa da yine böyledir.) [Hadika]
(Zimmiyi öldüren, Cennetin kokusunu alamaz.) [Hadika]
(Zimmiyi öldürene, Cennet haramdır.) [Ebu Davud]

Sual: Almanya’da Mısırlı bazı fellahlarla çalışıyoruz. Bunlar, "Almanya gayri müslim ülkedir. Bunların mallarını hile ile almak caizdir" diyerek büyük marketlerdeki etiketleri değiştirip hile yapıyorlar. Kâfirlerin hakkı mühim değil midir?
CEVAPKâfirleri incitmek, kalblerini kırmak haram olduğu gibi, hile yapmak, mallarına zarar vermek de haramdır. (Mülteka)

Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa ahirette affı çok güçtür. Kâfirin hakkından kurtulmak, müslümanın hakkından kurtulmaktan daha zordur. Gayri müslimlerin mallarına, canlarına saldırmak caiz olmadığı gibi kadınlarına, kızlarına saldırmak da caiz değil, haramdır. (Redd-ül Muhtar)

Dâr-ül-harpte, kâfirlerin mal, can ve ırzlarına saldırmak haramdır. Kâfir kadınların başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak haramdır. Kâfirin malını almak, kalbini kırmak, müslümanın malını almaktan daha büyük günahtır. Kâfirlerin haklarına dokunmamak, kimseyi dolandırmamak, Müslümanlık icabıdır.
Kâfirlerden de gasp, hırsızlık gibi gayri meşru yol ile alınan şey, mülk-i habistir, kullanılması haramdır, sahibi bulunmazsa, fakirlere sadaka olarak vermek lazımdır. Hayvan hakkı, insan hakkından, kâfirin hakkı da, hayvan hakkından daha büyük günahtır. Başkasının malını ondan izinsiz alıp, kullanıp, zarar yapmadan yerine bırakmak da haramdır. (Hadika)

Gayri müslim vatandaşlara da, dünya işleri için, dargın olmak caiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lazımdır.
Müslüman olsun, kâfir olsun, nerde olursa olsun, hiçbir insanın malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak caiz değildir. Kâfir turistler, muamelatta, müslümanların hak ve hürriyetlerine maliktir. Kendi dinlerinin icaplarını yapmakta, ibadetlerini yapmakta serbesttirler. İslamiyet, kâfirlere de, bu hürriyeti vermiştir.
Müslüman, yabancıların kanunlarına karşı gelmemeli, suç işlememelidir.

Fitne çıkmasına sebep olmamalı, hiç kimseye zulüm, işkence yapmamalıdır.

Müslümanlığın güzel ahlakını, şerefini, her yerde herkese göstermeli, her milletin İslam dinine sevgili ve saygılı olmasına sebep olmalıdır. (İslam Ahlakı)

Yabancı bir ilim adamı, İslamiyet’i inceleyip müslüman olduktan sonra, Arap ülkelerine gidince, oralardaki müslümanların yanlış hareketlerini görüyor. (İyi ki sizleri görmeden müslüman oldum. Hayatınızı inceleseydim, müslüman olmazdım) diyor. Ne kadar mühim bir teşhis.
Hiçbir müslümanın, yanlış hareketlerle İslam’a gölge düşürmeye hakkı yoktur. Müslüman, İslam’ın güzel ahlakı ile süslenmeli, Allahü teâlâya karşı günah, kanunlara karşı suç işlemekten sakınmalıdır.

Sual: İngiltere’de yaşayan bir insan bir dükkandan bir şey çalsa, ancak geri götürüp verdiğinde polise yakalanma tehlikesi varsa ne yapması gerekir? Çaldığı değerdeki parayı bağış olarak fakirlere verse Allahü teâlâ indinde sorumluluktan kurtulur mu? Bu problemi bu insan nasıl halledebilir?
CEVAPÖyle borçtan kurtuluş olamaz.

Bunun birçok yolu vardır. Mesela gider, aynı şeyi parası ile satın alır. Sonra evine getirir. Öteki şeyi alır. Fiş de elinde olduğuna göre, polis falan bir şey diyemez. Götürür, satın aldığı yere, soran olursa, çantamdan iki tane çıktı ben birisinin parasını vermiştim der. Bırakır gider. Habersiz koyabilirse habersiz koyar, sorarlarsa ona benzer bir şeyler söyler. Yahut çaldığı şeyi, gönderenin adresini yazmadan mağazaya postalayabilir. İçine de ben bir tane almıştım, iki tane çıktı gönderiyorum der.

Sual:
Kâfir hakkını ödemek, müslüman hakkını ödemek gibi mi?
CEVAPEvet.

Sual:
Kitapsız kâfirlerin de hakkı geçer mi?
CEVAPEvet.

Sual:
Almanya’da yaşıyorum. Kâfir komşuyla çocuklar dövüştüğü için sesli tartıştık, karşılıklı kalb kırdık. Ben kendimin haklı olduğuna inanıyorum. Helallik gerekir mi?
CEVAP
O da kendisini haklı kabul ediyordur. Helalleşmek her zaman iyidir. Hele kâfirle daha önemlidir.

Sual:
13-14 yıl önceleri okulda bir Alman arkadaştan bozuk para almıştım ve daha sonra geri vermek nasip olmadı... şimdi ne yapmalıyım?
CEVAP
Bulma imkanı yoksa, mirasçılarını da bulamazsan, müslüman bir fakire o kadar sadaka vermelisin. Bulabilirsen parasını vermen gerekir veya vermeden de helalleşmek ve hediye ettim, senin olsun gibi bir söz söylemesi gerekir.

Sual: Peki, ödünç bir şey alınmışsa (mesela kalem veya kitap) ve geri verilmesi unutulmuşsa, ne yapmalı?
CEVAP
Bunlar da aynı, ya bulup vereceksin veya parasını vereceksin veya helalleşeceksin. Yahut hiç birisi mümkün olmazsa, fakire sadaka vereceksin.

Sual: Şaka olarak, bir arkadaşı herhangi bir şekilde korkutmak veya bir eşyasını alıp saklayarak, arattırmak günah mıdır?
CEVAPHer ne şekilde olursa olsun, üzmek, korkutmak caiz değildir, günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arkadaşınızın bir şeyini ciddi olarak da, şaka olarak da almayın!) [Tirmizi]

(Bir kimse, bir mümini korkutursa, Allahü teâlâ da, uzunluğu bin yıl olan günde, onun korkusunu artırır.) [Deylemi]

(Bir Müslümanı korkutan, kıyamet korkularından emin olmaz.) [Beyheki]
(Korkutucu şeyler söylemeyin!) [Deylemi]
(Allah’a ve ahirete inanan kimse, bir Müslümanı korkutmasın.) [Taberani]

(Bir Müslümana, haksız olarak, korkutucu bir gözle bakan kimseyi, Allahü teâlâ da kıyamette korkutur.) [Taberani]

(Müjdeleyici olunuz, korkutucu olmayınız, kolaylık gösteriniz, güçlük göstermeyiniz!) [Ebu Davud]

(Bir demir [veya yaralayıcı, öldürücü bir alet] ile arkadaşına işaret edip korkutan kimseye, melekler lanet eder.) [Müslim]

Bir kimse, arkadaşı uyuklarken, onun ok kabından bir ok aldığı sırada, arkadaşı korkarak uyandı. Bunu gören Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Müslümanı [herhangi bir şekilde] korkutmak helal değildir.) [Taberani]
Yine bir kimse, arkadaşının ayakkabılarını gizlice alıp sakladı. Arkadaşı gelince, oradakilere, ayakkabılarını sordu. Onlar görmedikleri için, bilmediklerini söylediler. Ayakkabıyı saklayan kimse, (Ayakkabıların burada ya) dedi. Bunu gören Resulullah efendimiz, (Nasıl olur da mümini korkutursun) buyurdu. O kimse şaka yaptığını söyleyince, iki defa daha, (Nasıl olur da mümini korkutursun) buyurdu. (Taberani)
Yine şaka ile arkadaşını korkutan birisine de Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Müslümanı korkutmak büyük zulümdür.) [Bezzar, Hakim]
Bıçakla, silahla işaret ederek veya ne şekilde olursa olsun insanları korkutmak doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanı korkutmak caiz değildir.) [Ebu Davud]
Birisinin unuttuğu eşyasını saklayıp onu arattırmak da korkutmak hükmüne girdiği bildiriliyor. (Envar-ül-kudsiyye)
Sual: Bir kimse hakkını bana helal etti. Aradan bir müddet geçtikten sonra, sana hakkımı helal etmiyorum dedi. Hangisi geçerlidir?
CEVAPİkisi de geçerlidir. Helal ettim demekle o zamana kadar olan haklarını helal etmiş olur. Helal etmiyorum dedikten sonra da, helal ettiği günden itibaren olan haklarını helal etmemiş olur. Eski kararından vazgeçemez.

Sual: Bir kimse benim malımı çalsa, kapımın önüne kuyu kazıp benim kuyuya düşmeme bir yerimin incinmesine sebep olsa, gıybet ve iftira etse, ben de bu kimsenin bana böyle kötülüklerini olduğunu hiç bilmesem, bu kişi bana gelip, (Senin bana hakkın geçmiş olabilir, bildiğin bilmediğin bütün haklarını bana helal et) dese, ben de, (Bütün haklarımı helal ettim) desem, haktan kurtulur mu?
CEVAPEvet kurtulur, helal etmiş olursunuz.

Sual: Kalbini kırdığımız bir insandan defalarca özür dileyip, helallik istesek ama o insan ısrarla affetmese ve bize kötü laflar ve beddualar ediyor olsa ne yapmamız gerekir? (O da bizim kalbimizi kırıyor ama biz helal ediyoruz.)
CEVAPHak onun helal etmeyebilir. Ahirette terazi kurulacak, sizin ondaki hakkınız alınacak, onun sizdeki hakları alınacak ve helalleştirilecektir. Kabul etmezse, sevaplarınızdan vereceksiniz, sevabınız yoksa, onun günahını yükleneceksiniz. Onun için hiç kimsenin kalbini kırmamalıyız.

Sual: Bir insan bir diğer insana kötülük ettiği zaman buna karşılık kötülük gören kişi beddua ederse bu kişi hakkını almış olur mu?
CEVAP
Daha fazla ederse hakkını alır, hem de daha fazla alırsa bu sefer ötekinin hakkı buna geçer.

Sual:
Ve beddua eden kişi ahirette hak talep edecek mi?
CEVAP
Hakkı kadar beddua etmişse hak talebinde bulunamaz. Daha fazla etmişse, bu sefer öteki hak talebinde bulunur.

Sual:
Bir insan diğer bir insana sıkıntı veriyor ve bu sıkıntı gören insan hiç karşılık vermiyor yalnız kalbinde sıkıntı veren kişiye karşı kırıklık hissederse, bu sıkıntı veren kişinin dünyada ve ahirette akıbeti ne olur?
CEVAP
Ne kadar alacağı varsa ahirette o kişiye verir. Dünyada başına bela da gelebilir.

Sual:
Yazılarınızı ve cevaplarınızı kaynaklara dayanan sağlam delillerle bildirmenizden, müslümanları bilgilendirmenizden ve aydınlatmanızdan dolayı yaptığınız hizmet için, Allahü teâlâ sizlerden razı olsun. Bir bayan olarak şu hususta bilgi almak istiyorum. Şimdiki zamanda kul haklarına riayet eden veya dikkatli davranan hemen hemen yok gibi bir şey. Kul hakkının ödenmesi gerektiğini anlayan kişiler de her neden ise, helalleşmeye gelince, bu işi o kadar basit ve kolay, genel, yuvarlak bir ifadeyle bu yoldan halletmeye kalkıyorlar ki, buna da şaşmamak elde değil.
Biz müslümanız elhamdülillah. Buna göre, iki müslüman birbiriyle helalleşirken, ben sana şunu yaptım veya bilmeyerek bana şundan dolayı hakkın geçti veya ihtiyacım olduğu için çaresiz ve çok zaruretten dolayı şöyle bir hak geçmiş oldu gibi mesnedi söylenerek helalleşmenin daha şık ve dürüst, İslam’a uygun bir şekilde olması gerektiğini biliyorum.
Samimi olarak helalleşmek isteyen, gerçekten Allahü teâlâdan korkan bir kimsenin bir başkasını yuvarlak genel bir ifade ile kandırmasına gerek var mı? Helalleşmeye gelince kaçamaklar var. Mesela kardeş hakkını helal et diyorlar ve kısa yoldan sıvışmanın yoluna bakıyorlar. Hele böyle işleri şimdi, o kadar kolay halletmenin yollarını buluyorlar ki, yüz yüze gelmeden, telefon cihazlarının, elektronik haberleşmelerin arkasına sığınarak bu işi gerçekleştirdik zannediyorlar. Bir kurnazlık yolu ile hallettim derken, kendi kendini kandırmak olmuyor mu?
CEVAP
Müslüman sizin bildirdiğiniz gibi olmalı. Ancak, İslam âlimleri, fitne çıkacaksa, kalb kırılacaksa, darılma olacaksa, o zaman genel helalleşme olmalıdır diyorlar. Konu iyi anlaşılsın diye ağır örnekler vereyim: Mesela bir bayan arkadaşınız size gelip, (Kocanla bir kerecik öpüştük, hakkını helal et dese) ne yaparsınız? Gerçeği söyledi diye belki teşekkür edersiniz ama, içinizi bir kurt yemeye başlar. Belki olaylar büyür de büyür. Yahut kocanız, o bayanın kocasına gidip, (Beyefendi, hanımınızla bir kerecik öpüştüm, hakkını helal et) dese, ne olur? Bir başka şey, (Evinize geldiğimde, siz çay yaparken özel defterlerini karıştırdım, sırlarını hep okudum, hakkını helal et) dese, teşekkür edersiniz ama, kendi kendinize olsun, (Bu da yapılır mıydı?) diyebilirsiniz. Onun için genel bir helalleşme iyi olur. Özelleri söylemek zor olur.

Sual: Bize çay ve yemek ikram eden oluyor. Hakkı geçer diye korkuyorum. İkramını gördüğümüz kişiyle muhakkak helalleşmek gerekir mi?
CEVAPBize herhangi bir şey ikram eden kimsenin o ikramını kabul etmekle bize hakkı geçmez. Ancak az da olsa beraber bulunduğumuz kimselerle sık sık helalleşmek iyi olur. İyilik edenlere de teşekkür etmelidir!

Sual:
Bize yapılan haksızlıkları affetmeli mi, kendimizi savunmalı mı?
CEVAPŞahsınıza yapılan kötülükleri, haksızlıkları affetmeniz çok iyi olur. Haklı olduğunuzu savunmaya girmeniz faydasız ve lüzumsuzdur.

Sual:
İmtihanlarda arkadaştan kopya çekiyorum. Hakkı geçiyor mu?
CEVAPKopya çekmekle arkadaşın hakkı geçmez.

Sual:
Hakkını, mümin-kâfir, herkese helal etmek caiz midir?
CEVAPCaiz ve iyidir. Ahirette karşılık olarak çok sevap verilir.

Sual: Kalben değil de, sözle hakkını helal eden, helal etmiş olur mu?
CEVAPEvet helal etmiş olur.

Sual: Biri, hakkını helal etse, sonra vazgeçse, vazgeçtiğini bize bildirmezse, ahirette yine hak talebinde bulunabilir mi?
CEVAPBildirse bile bulunamaz.

Sual: Bende, mâli, nefsi, ırzi ve mahremi hakkı olan bir kişi, bu hakları bilmeden, (Bütün haklarımı sana helal ettim) dese, haktan kurtulur muyum?
CEVAPEvet.

Sual:
Hakkını helal et dedim. Estağfirullah dedi. Helal etmiş oldu mu?
CEVAPOlmaz. Helal ettim demesi lazımdır.

Sual:
Laz fıkrası anlatılınca, her laz ile helalleşmek lazım mı?
CEVAPKızana anlatmak caiz değil. Hiç anlatmamak daha iyi.

Sual:
Ücretli helalarda para bırakılmazsa, kul hakkı geçer mi?
CEVAPParayı oraya bırakmak iyi olur.

Sual:
Sigara içene, içirmezsem hak geçer mi?
CEVAPGeçer.

Sual:
Biz arabanın yanından ayrılınca, çocuklar arabayı temizliyor. Para vermezsek hak geçer mi?
CEVAPHak geçmez ise de, vermek iyi olur.

Sual:
İstemeden, yükümü taşıyana, para vermezsem hak geçer mi?
CEVAPİstemediğinizi bildirdiğiniz halde, taşırsa hak geçmez. Ses çıkarmazsanız, hakkı olur.

Sual:
Evin altındaki atölye gürültülüdür. Şikayete hakkım var mı?
CEVAPŞikayete hakkınız var. Ancak, fitneye sebep olmamalı.

Sual:
Kâfirlerle güreşirken kasten kollarını kırmak caiz mi?
CEVAPHayır.

Sual:
Kuyrukta hastalar varken, birini içeri almakla hak geçer mi?
CEVAPHastalara zaman vaad edilmemiş ise, hak geçmez. Mecbur olmadıkça böyle yapmamalı.

Sual:
Üstümüzdeki komşumuz, dikiş makinesi ile, dikiş dikerek bizi rahatsız ediyor. Yaptığı zulüm müdür?
CEVAPHayır.

Sual:
Kasaba et götürüp, ücretle kıyma çektiriyoruz. Makinede, önceden kalmış kıyma da oluyor. Kasabın hakkı geçiyor mu?
CEVAPHayır.

Sual:
Bahçeme giren tavukları zehirlesem, hak geçer mi?
CEVAPEvet. Bahçeyi muhafaza etmek gerekir.

Sual:
Mütehassıs olmayan bir doktor, hastaya cerrahi müdahale etse, hastaya eziyet verse, sakat bıraksa, kul hakkı geçer mi?
CEVAPEvet.

Sual:
Yüksek sesle hapşırınca, yanımdaki korkarsa hakkı geçer mi?
CEVAPHayır.

Sual:
Dayım kaybolduktan sonra, dedem öldü. Malı paylaşıldı. 30 sene sonra dayım geldi. Bu malda onun da hakkı var mı?
CEVAPEvet.

Sual: Ankara’dan arabamla İstanbul’a geldim. Şehrin ve yolların acemisi olduğum için yanlış yola girmişim. Polis ceza kesip elime bir makbuz verdi. Ankara’ya dönünce baktım ki, polis, dalgınlıkla ve alışkın olduğu için plakayı 34 diye yazmış. Halbuki benim plakam 06 idi. Bu hata yüzünden numarası tutan İstanbullu vatandaş cezaya çarptırılacaktır. Bu işe sebep olmaktan başka benim suçum var mıdır?
CEVAP

Hayır yoktur. İlla o plakadan İstanbullu vatandaş vardır diye de zan üzerine hüküm verilemez. Kullanılmayan bir plaka da olabilir.

Sual:
Sovyetlerden Erzurum’a gelen turistleri kandıranlar çıkıyor. Beş bin verip ellibin diyenler oluyor. Dinimizde gayri müslimleri de kandırmak günah değil midir?
CEVAPBir kimsenin hakkını yemek, kandırmak ona zulüm olur. Zulüm ise haramdır, büyük günahtır. Gayri müslime zulmetmenin, müslümana zulmetmekten daha kötü olduğu (Dürr-ül Muhtar) ve diğer muteber kitaplarda yazılıdır. K. Saadetteki hadis-i şerifte, (Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helal değildir. O kusuru bilip söylememek de kimseye helal değildir) buyuruldu. Yine aynı kitapta, buğdayın yaş kısmını çuvalın iç tarafına koyan bir satıcıya Peygamber efendimizin, (Yaş kısmını niçin saklayıp göstermiyorsun? Hile yapan bizden değildir) buyurulduğu bildiriliyor.
Erbain-i Selmani kitabında (Bir şeyi aldatarak pahalı satmak veya ucuza almak faiz olur, haram olur) ve (Satılan şeyin aybını ve satın alınan şeyin kıymetini gizleyerek aldatmak faiz olur, haram olur) buyuruldu.

Sual: Nazımız geçen arkadaşlara ücretsiz iş yaptırmam caiz midir?
CEVAPZaruret olmadan bir şey istemek haram olduğu gibi, ücretsiz olarak başkasına iş gördürmek de haramdır. Başkasının çocuğuna iş gördürmek daha büyük günahtır. (Hadika c.2, s.267) İsteyerek iş yapan arkadaşla helalleşilir ise, ücretsiz iş yapması haram olmaz.

Sual: İhtiyaç halinde birinin malını almak caiz midir?
CEVAPİhtiyaç, halinde de kimsenin malına dokunmaya İslamiyet, izin vermemiştir. Zaruret halinde olan, yani bunalan kimse bile, başkasının hakkına dokunamaz. Aç kalan kimsenin, başkasının ekmeğini, izni olmaksızın yemesi caiz ise de, sonra kıymetini ödemesi gerekir. Onun aç olması, ölüm tehlikesinde bulunması, bir kimsenin kendi mülkündeki hakkının yok olmasına sebep olamaz. Zaruret halinde bile başkasından alınan malın ödenmesi gerekir. Zaruretlerin, yasak olan şeylerin yapılmasına sebep olmaları, kimsenin hakkının gitmesine sebep olamaz. (Mecelle Şerhi)
Sual: Arkadaşla tartışıp birbirimizi üzmüştük. "Hakkımı helal etmem" diyor. Ne yapılması gerekir?
CEVAPYapılacak iş, tekrar tekrar rica edip hakkını helal etmesini istemektir. Yine de helal etmezse, bir şey denemez. Gıyabında ona çok dua etmenizi tavsiye ederiz.

Sual:
Hakkını helal et diyene, helal olsun demekle, hakkımız helal edilmiş olmaz mı?
CEVAPHelal olsun demek de olur, mutlaka helal ettim demek gerekmez.

Sual: Haklı da olsa, hatta karşısındaki özür dilemese de hakkını helal etmek faziletli midir?
CEVAPElbette çok faziletlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette bir münadi "Ecri Allah’ın üzerinde olan ayrılsın, Cennete girsin" der. "Bunlar kim?" diye sorulunca, münadi, "İnsanları affedenlerdir" der. Birçok kişi hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya]

Hak sahipleri
Sual: Müslümanlara karşı hareket tarzımız nasıl olmalı?
CEVAP
Her Müslümanı yani din kardeşimizi görünce, (Benim mutlu olmam, Cennete gitmem bunun kalbini kazanmak ve duasını almakla olabilir) demeli ve ona iyilik ederek duasını almaya çalışmalı.
Kendini, üzerinde hakkı olanların esiri, kölesi bilmelidir. Özellikle anne babanın ve hocanın üzerimizde hakkı olur. Bu hususa daha çok dikkat etmek gerekir.

Zarar vermek
Sual:
Bir kimse, benim canıma ve malıma zarar verdi. Ben de bu kimsenin canına ve aynı malına, aynı miktar zarar versem, adalet olmaz mı?
CEVAP
Zarar vermek adalet olmaz. Cezayı mahkeme tayin eder. Hiç kimsenin kendi hakkını kendi eliyle almaya hakkı yoktur. Hakkım var diyen başkasına saldırır ve anarşi doğar. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dinimizde zarar vermek olmadığı gibi, zarara zararla karşılık vermek de yoktur.) [İ.Ahmed, Hâkim]

Kul hakkı ve sevab
Sual:
Kitaplarda, (Üzerinde kul hakkı olanın veya günah işleyenlerin ibadetleri sahih olsa da, kabul olmaz) deniyor. Kul hakkı olmayan veya günah işlemeyen insan yok gibidir. Birisine sert bakılsa kul hakkı geçer. Kabul olmuyorsa, ne diye ibadet ederek, boşa kürek çekiyoruz?
CEVAPHaram işleyenin veya kul hakkı olanın ibadeti kabul olmaz demek, o ibadet için bildirilen büyük sevaplara kavuşamaz, yani hepsini muhafaza edemez, çünkü günahlar bu sevapları azaltır demektir. Yoksa, hiç sevab alamaz demek değildir. Her ibadetten sevab alınır, ama işlenen haramlar sevapları alıp götürür. Diyelim ki, oruç tutana 70 birim sevap veriliyorsa, içki içene de 70 birim günah yazılıyorsa, orucunu içki ile açan, 70 sevab kazanırken, içki içince, 70 günah yüklenir ve sevapsız kalır. Eğer oruç tutmasaydık, içki günahı artı olarak kalacaktı. Orucun, içki günahının affına sebep olması yetmez mi? Başka günahlar da, işlemişse sevapları eksilere iner. Onun için günahlardan ne kadar kaçılırsa, sevabımız o kadar çoğalır.

Kul hakkını ödemek için
Sual:
Bilinen ve bilinmeyen kul haklarını ödemek için, ne yapmak gerekir?
CEVAPSahipleri biliniyorsa, kul haklarını ödemek gerekir. Yahut helâlleşmeli, ona iyilik ve dua etmelidir. Hak sahibi, ölmüş ise, ona dua ve istiğfar edip, çocuklarına vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları ve vârisleri bilinmiyorsa borç miktarı parayı veya malı, fakirlere sadaka olarak verip sevabını hak sahibine niyet etmelidir. Ayrıca, yaptığımız bütün iyiliklerin sevabını hak sahiplerine hediye etmelidir.
Cenab-ı Hak, o kadar merhamet sahibidir ki, biz sevablarımızı hak sahiplerine verdiğimiz için, o sevablardan bizi mahrum bırakmıyor. Aynı sevabı bize de veriyor. Bu bakımdan yaptığımız her iyiliğin sevabını üzerimizde hakkı olanlara, ana babamıza, arkadaşlarımıza, bütün Müslümanlara hediye etmeliyiz. Kendi sevabımızdan hiç eksilme olmaz.

Hakkımı helal etmem
Sual:
Hanım, (Hakkımı helâl etmem) diye yemin etti. Ne yapmak gerekir?
CEVAPÖnce gönlü alınır, hakkını helal eder; sonra da yemin kefareti verirse, bu iş halledilir.

Kıymalı pide
Sual:
Fırına verdiğimiz patatesli pideleri, fırıncı başkasına vermiş. Bize kıymalı pide kalmış. Fırıncı bunları da siz alın, dedi. Ne yapmak gerekir?
CEVAPKıymalı pidelerin sahibi biliniyorsa, gidip helâlleşmeli. Sahibi belli değilse, yiyen için bir mahzuru yoktur. Fırıncı, yanlış verdiği için, ihmali varsa, günahı ona ait olur. İhmali yoksa ona da günah olmaz.

Sual: Ekin biçerken, biçerdöverin egzozundan çıkan kıvılcım, tarla sahibinin ürünün bir kısmını yaktı. Bunu benim ödemem gerekir mi?
CEVAPBir kasıt ve ihmal olmadıkça, ödemek gerekmez.

Hamamda çamaşır yıkamak
Sual:
Özel banyolara gidince, çamaşırlarımı da yıkıyorum. Mahzuru var mıdır?
CEVAPSu sarf etmek üzere hamama gidilmiştir. Âdet üzere su sarf edilir. Bu bakımdan çamaşırları yıkamakta mahzur yoktur.

Sual: Ahirette ihtiyacımız olur diye hakkımızı Müslüman olana helal etmemek daha uygun olmaz mı?
CEVAPHayır. Helal etmek daha iyi olur. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Eğer biz hakkımızı bir Müslümana helal edersek, hakkımızdan daha çoğunu Allahü teâlâ bize ihsan eder. Sadece Müslümanlara değil, kâfirlere de hakkımızı helal etmemiz iyi olur.; hatta kıyamete kadar devam edecek olan haklarımızı helal etmeliyiz. Orada kul hakkından hesaba çekilmek, hesaplaşmak büyük derttir. Bu dertten de kurtulmak için, Ahiretteki ihtiyaçlarımızı düşünerek herkese hakkımızı helal etmek iyi olur.

Sual: Bir arkadaş, özel şirkette çalışırken, patronun gıybetini yapıp, şirketin para ve bazı malların çalıyormuş. Bir gün yakalanmış. Nasıl affettirmişse kendini affettirmiş, mahkemeye gitmekten kurtulmuş. Bu işin dinen bir sorumluğum var mı diye soruyor.
CEVAPAnlattığınıza göre, gıybet ve hırsızlık etmiş. Bunları hak sahibi helal etse de, haram işlenmiş oluyor. Yani patronun affetmesiyle, günahtan kurtulmuş olunmuyor. Bir kimse, birisinin şarabını çalıp içse, o kişi helal etse de, hırsızlık ettiği ve şarap içtiği için, Allahü tealadan da af dilemesi gerekir. Ceza kanunlarında bile, hırsızı mal sahibi affetse de, hırsızlıktan kamu davası açılıyor, suçu sabit görülürse, hırsız cezalandırılıyor.
Demek ki, hırsızlık edeni patron affetse de, tevbe etmemişse günahları affolmaz. Patron görmezse yine çalarım diyorsa günahı devam eder.

Sual: Allahü teâlâ tevbe edince bütün günahları affediyor da, kul hakkını niye affetmiyor?
CEVAPKul hakkı olmayan günahlarda, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet edilmemiş olur. Şartlarına uygun tevbe edilince, muhakkak affedilir. Kul hakkı olan günahlardaysa, hem Allahü teâlânın emrine isyan vardır, hem de, o kimsenin hakkı geçmiş olur. Tevbe edilirse, Allahü teâlâ yine günahı yani kendi hakkını affeder; fakat kul hakkı için, maddi bir haksa, sahibine geri vermek, diğer haklar içinse, hak sahibiyle helalleşmek gerekir. Kul hakkının önemi büyüktür; ama Allahü teâlâ isterse, kul haklarını da affedebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Denizde şehid olanların, bütün günahları, hatta kul hakları da affolur.) [İbni Mace]
Peki, karada ölen şehitlerin veya salihlerin kul haklarını affetmez mi? Elbette affedebilir. Allahü teâlâ, hak sahibine, (Bu şehitte, bu gazide, bu salih kimsede, ne kadar alacağın var?) diye sorar. Alacak sahibinin, o alacak kadar günahını affeder, günahı yoksa o kadar sevab verebilir; ama bu dereceye yükselmek de zordur. Onun için, kul hakkıyla ölmemeye gayret etmelidir!

Kul hakkı

Sual: Zararlı bir kitap, camiye konmuş. Bir arkadaş, zararlı diye kitabı alıp yakmış. Kul hakkı geçer mi diye soruyor?
CEVAP
Zararlı şeyleri yok etmekle, kul hakkı geçmez.

Randevuya gecikmek
Sual:
Mazeretsiz randevuya geç kalmak kul hakkına girer mi?
CEVAPMüslüman randevusuna yani sözünde sadık olmalı, mazeretsiz randevuya geç kalmamalı. Trafiği ve her türlü şartları düşünerek, mümkünse randevu yerine 10–15 dakika önce gelmeli. Vakit nakittir. Kimsenin vaktini çalmaya hakkımız yoktur. Bir arkadaş anlattı:
Geçen, 19.00’da bir davete gittik. Bize 19.00 denmesine rağmen mazeretsiz yarım saat geciktirdiler. Bizim de ona göre işimiz vardı. Mecburen hemen orayı terk ettim.

Zaruretsiz böyle olaylara fırsat vermemelidir.

Hak helal etmek
Sual:
Bir kimse, kıyamete kadar olan bütün haklarını helal ettim demesi caiz midir?
CEVAPCaizdir ve çok iyi olur. Hak helal eden âhirette kazançlı çıkacaktır. Ben falancaya hakkımı helal etmiyorum dememelidir. Şahsen ben, kıyamete kadar olan bütün haklarımı kâfir müslüman herkese helal ettim.

Zarar vermek
Sual:
Geçerken kazaen birisinin arabasını çizen ve plakasını da alamayan kimsenin ne yapması gerekir?
CEVAP
Verdiği zarar kadar parayı, müslüman bir fakire vermelidir.

Dolmuş ücreti
Sual:
Dolmuş ücretini vermeyi unutan, dolmuşçuyu da tanımayan kimse ne yapar?
CEVAP
Dolmuş ücreti kadar parayı, müslüman bir fakire vermelidir.

Evi boş tutmak
Sual:
Anadolu’da oturuyorum. Yazın gezmeye gelince kendim otururum diye İstanbul’daki evimi kiraya vermiyorum. İhtiyaç sahibi müslümanlar varken, evimi boş tutmam günah olur mu?
CEVAPEvet, günah olur. Boş duracağına, uygun fiyata bir müslümana kiraya vermelidir.

Kâfirle helalleşmek
Sual:
Hıristiyan arkadaşlarımızla nasıl helalleşebiliriz? Ne demeliyim onlara?
CEVAPÜzerimdeki maddi manevi haklarını bana bağışla denir. Mesela İngilizce şöyle denebilir:
"Forgive all your spiritual and material claims on me."O da, okeylerse mesele kalmaz.

Hakkını helal et
Sual:
Biz bir istekte bulunmadan, biri gelip bize yardım ediyor. Biz de ona, (Hakkını helal et) diyoruz. Demesek hakkı bize geçmiş olur mu? Yani bu, kul hakkı olur mu? Markette de, paranın üstü kalsın diyoruz. Kasiyer hakkını helal et demese, parayı rızasıyla bırakanın hakkı geçiyor mu?
CEVAPYardımı kendiliğinden yaptığı için ve paranın üstünü kendiliğinden almadığı için hak geçmiş olmaz; ancak iyilik edene teşekkür etmek gerekir. Kendiliğinden yardım edince bir hak geçmez; çünkü biz istemeden yapmıştır; fakat devam eden bir yardım ise, bizim rızamız dâhilinde yapıyor demektir. O zaman, hakkını helal et demek gerekir. Mesela arabayla giderken, bazı çocuklar bir bezle arabanın camını siliyorlar. Biz yapmayın dediğimiz halde yaparlarsa hak geçmez. Biz sükût eder, yapmalarına rıza gösterirsek, onlarla helalleşmek veya birkaç kuruş vermek gerekir.

Çalınan şeyler
Sual:
14-15 yaşlarında büluğa erdiğim sırada, marketten çaldığım çikolata, sakız gibi şeyleri, oraya nasıl öderim? Onlara çaldığımı söyleyemem. Hangi yolla ödenebilir?
CEVAPÇok yolu var. Önce çalınan kadar şeyler alıp, götürüp yerlerine habersizce konur. Bu yapılamazsa, mesela gidip üç tane çikolata alırsınız. Daha sonra markete uğrayıp fişinizi gösterirsiniz ben üç tane çikolata istemiştim, üç yerine yanlışlıkla beş tane verilmiş. İkisini iade ediyorum dersiniz. Diğer çaldıklarınızı da buna benzer bir yolla ödersiniz.

Hak helal etmek
Sual:
Bende, mâlî, nefsî, ırzî ve mahremî gibi çeşitli hakları olan bir kişiye, bu hakları teker teker saymadan, (Bana bütün haklarını helal ettin mi?) desem, o da, (Evet, hepsini helal ettim) dese, haktan kurtulur muyum?
CEVAPEvet. Helalleşirken günahı bildirmeyip, bendeki haklarını affet demek, caizdir. (İslam Ahlakı)
Bir kimse, diğerine, (Benim üzerimdeki bütün haklarını bana helal et) dese, o da (Helal ettim) dese, bütün haklarını helal etmiş olur. Şayet hak sahibi, o şahsın üzerinde bulunan haklarını biliyorsa, hem hükmen, hem de diyaneten, teklif sahibi olan şahıs, bunlardan kurtulur. Şayet bilmiyorsa, bütün âlimlere göre, hükmen kurtulur, fakat diyanet yönüne gelince, İmâm Ebu Yusuf’a göre, bundan da kurtulur. Fetva da böyledir. Hulâsa’da da böyle bildiriliyor. (Fetava-i Hindiyye)
Bir kimseye, (Bütün haklarını helal et) dense, o da (Helal ettim) dese, bu hakların ne olduğunu bilmese de, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre helal etmiş olur. Fetva da böyledir, çünkü bilinmeyen haklar için helalleşme bu ümmete mahsustur. (Berika)
Kişinin gizlemeye çalıştığı bir ayıbını söylemek uygun olmaz. Ancak üstü kapalı olarak, bu konularda ondan helallik talebinde bulunur. Eğer gıybeti ona bildirmek fitneye sebep olacaksa, o zaman onun için Allah’tan af talebinde bulunur. Meçhul hakları ibra etmenin, biz Hanefîlere göre caiz olması, buna delildir. (Redd-ül muhtar)

Paranın geçmediği yer
Sual: (Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki) denilen bir yazıda, (Ahirette hatır gönül dinlenmez, para pul geçmez) deniyor. Peki, âhirette peygamberler, âlimler, melekler, şehidler şefaat etmeyecek mi?
CEVAPŞefaat ayrı bir konudur. Burada kul hakkından bahsediliyor. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın [paranın pulun] değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevabları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]

Hikmet ehli zatların yazısındaki husus ile hadis-i şerifte bildirilen hususlar aynıdır. İmansızlara hiçbir şefaat yoktur. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehidlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]

Görüldüğü gibi imansızlar için ahirette hatır gönül geçmiyor. İmanı varsa, elbette şefaat hakkı olanların, hatırı, gönlü yani şefaati geçerlidir.

İmanlı olup da üzerinde kul hakkı varsa, yine para pul veya hatır gönül geçmiyor. Kul hakkı için ya kendi sevabından veriyor veya hak sahibinin günahlarını yükleniyor. Kul hakkı olmazsa, diğer günahlar için şefaat hakkı elbette vardır.

Çocukla helâlleşmek
Sual:
Bir çocuğu döven veya ona bir iş yaptıran yahut çocuğun verdiği hediyeyi alan kimsenin, çocukla helâlleşmesi yeterli midir?
CEVAP
Ana-babasından veya velisinden izinsiz, akıl baliğ olmayan bir çocuğun verdiği hediyeyi almak, kullanmak caiz olmaz. Çünkü akıl baliğ olmayan çocuğun, ana-babası dâhil, hiç kimseye hediye vermesi sahih olmaz. (Redd-ül-muhtar)

Dövdüğümüz çocuğa hakkını helâl et desek, o da helâl etse, bu geçerli olmaz. Çocuğa iş yaptırsak, sonra da hakkını helâl et desek, ettim dese geçerli olmaz. Ya çocuğa ücretini vermeli veya velisiyle helâlleşmelidir.

Bankanın borç silmesi
Sual:
Bir kimse ölünce, bazı bankalar onun borçlarını siliyormuş. Banka silince, o kişi dinen borçtan kurtulmuş oluyor mu? Ahirette ona borcu sorulmayacak mı?
CEVAPBanka borçları silince, ona hediye etmiş oluyor. Ölen kişi sorumluluktan kurtuluyor.

Kul hakkının önemi
Sual: Kul hakkı çok önemli olsa da, ben hiç korkmuyorum. Her zaman, kazandığım sevabları üzerimde kul hakkı olanlara bağışlıyorum. Kul hakkı olanlar, âhirette benden bir şey istemeye hakları olmaz diye düşünüyorum. Düşüncem doğru mudur?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir kimse, Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa, fakat üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (2/66, 87)

Kul hakkını, Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan, hak sahipleri ile helalleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul veya hayvan hakkı bulunanı Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehenneme girip, cezalarını çekeceklerdir. (Hadika)

Kıyamet günü, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemaatle kılınmış ve kabul olmuş 700 namazı alınıp, hak sahibine verilecektir. (Dürr-ül-muhtar)

Cemaatle kılınıp ve kabul olmuş sevabı yoksa ne olacak? Hak sahibinin günahları, kul hakkı olan kimseye yüklenip Cehenneme atılacaktır.

Durum böyle olunca, kul hakkından çok korkmak, hiç kimsenin kalbini kırmamaya çalışmak lazımdır.

Eşit paraya farklı iş
Sual:
Çalıştığım iş yerinde, herkesten eşit para alınarak aylık para toplanıp çay, şeker gibi malzemeler alınıyor. Kimisi çayı çok içiyor, kimisi az. Bazılarının misafirleri çok geliyor. Yani aynı oranda içilmiyor. Bunun bir mahzuru var mı?
CEVAPBu, baştan bilinen bir şeydir. Az içelim, çok içelim eşit para veriyoruz. Yani anlaşmamız böyledir. Zaten eşit sayıda misafir de gelse, eşit çay içmek mümkün değildir. Anlaşma böyle olduğu için az veya çok çay içmenin mahzuru olmaz.

Bunun gibi, oradakiler beraber yemek yiyelim diye eşit para toplayıp, peynir, zeytin, domates, ekmek alıp sonra yeseler, kimi az kimi çok yiyecektir elbette. Bu başta bilindiği için mahzuru olmaz. Yine bunun gibi, sitelerde apartman katlarında kimi girişte oturur, hemen hemen asansörü hiç kullanmaz. Onuncu kattaki ise en çok kullananlardan biri olur, ama anlaşma gereği eşit ücret alınırsa mahzuru olmaz.

Güzel Ahlak

Sual: İyi müslüman olmak için güzel ahlaklı olmak gerektiğini bildirdiniz. Güzel ahlaka nasıl sahip olunur?
CEVAPEvet iyi bir müslüman olmak için güzel ahlaka sahip olmak, kötü ahlaktan uzak durmak gerekir. Ancak bununla dünya ve ahiret saadeti elde edilir.

Güzel ahlak, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Kötü ahlak da bunun tersidir. Yani cahil kalmak, edepsiz olmak, kötü insanlarla arkadaşlık etmekten hasıl olur. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Gerçekte sen büyük bir ahlak üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)

İyi insan, iyi ahlaklı insan demektir. Dinimiz iyi huylar edinmemizi, kötü huylardan kaçınmamızı emretmektedir.

Güzel ahlaka sahip kimselere gıpta etmek, onlar gibi olmaya gayret etmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nimete kavuşmuş olanlardan, tevazu gösterene ve kendini hep kusurlu bilene, helalden kazanıp, hayırlı yerde sarf edene, fıkıh bilgileri ile hikmeti [tasavvufu] birleştirene, helale harama dikkat edene, fakirlere acıyana, işlerini Allah rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmi ile amel edene ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun.) [Taberani]

Güzel sözler
Ahlak hakkında İslam âlimleri buyuruyor ki:
"Kötü ahlaklı, parçalanmış testiye benzer. Ne yamanır, ne de eskisi gibi çamur olur."
"Her binanın bir temeli vardır. İslam’ın temeli de güzel ahlaktır."

"Kötü ahlak, öyle bir fenalıktır ki, onunla yapılan birçok iyilikler fayda vermez. Güzel ahlak, öyle bir iyiliktir ki, onunla yapılan günahlar bile affa uğrar."

"Yükselen bütün insanlar ancak güzel ahlakları sayesinde yükselmişlerdir."
"Güzel ahlak güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir."

"Güzel ahlak, kimseyle çekişmemek ve kimseyi çekiştirmemektir."
"Güzel ahlak, eziyet vermemek ve meşakkatlere katlanmaktır."
"Güzel ahlak, genişlikte ve darlıkta insanları razı etmeye çalışmak demektir."

"Güzel ahlak, Allah’tan razı olmak demektir. Yani hayrı ve şerri Allah’tan bilmek, nimetlere şükür, belalara sabretmektir."

"Güzel ahlakın en azı, meşakkatlere göğüs germek, yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır."

"Güzel ahlak, haramlardan kaçıp helali aramak, diğer insanlarla olduğu gibi aile efradıyla da iyi geçinip onların maişetlerini temin etmektir."

"Güzel ahlak, Yaratanı düşünerek, yaratılanları hoş görmek, onların eziyetlerine sabretmektir."

Bir müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı değildir. Herkese karşı güler yüzlü olmalıdır.

Hadis-i şerifte, Allah’a ve ahiret gününe iman edenin, misafirine ve komşusuna ikram etmesi, ya hayır söylemesi veya susması emredilmiştir. (Buhari)

Başkasının kötü ahlakından şikayet eden kimsenin kendisi kötü ahlaklıdır. Başkalarının kötülüklerinden bahsediyorsak, bu kendimizin kötü olduğunun alametidir. Güzel ahlak, eziyetleri sineye çekmektir.

Güzel ahlaklı olmanın alameti şunlardır
İnsaflı olmak, arkadaşlarının hatasını görmemek, hüsnü zan etmek, suizandan [kötü zandan] kaçınmak, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs germek, onlardan şikayetçi olmamak, hep kendi ayıp ve kusurlarıyla meşgul olmak, kendi nefsini kınamak, güler yüzlü olup, herkesle yumuşak konuşmaktır.
Güzel ahlaklı kimse, edeplidir az konuşur, hatası azdır, gıybet etmez, Allah için sever, Allah için buğzeder, emanete riayet eder, komşu ve arkadaşını korur. Bütün hasletlerin başı ise hayadır.

Hazret-i Hızır buyurdu ki:
(Güler yüzlü ol, hiddetlenme! Hep faydalı iş yap, az da olsa zararlı iş yapma! Lüzumsuz dolaşma, boş yere gülme, hiç kimseyi kusurundan dolayı ayıplama, günahların için ağla!)

Büyüklerden Ebu Osman El-Hayri’yi ziyafete davet ettiler. Davet yerine vardığı zaman kendine (Kusura bakma, çok insan geldi seni kabul edemeyeceğiz) dediler. Az gidince tekrar çağırdılar. Gelince tekrar, kabul edemeyeceklerini bildirdiler. Böyle birkaç defa çağırıp geri döndürdükten sonra (Biz seni denemek için bunu yaptık. Gerçekten güzel ahlaklıymışsın) dediler. Cevabında buyurdu ki: (Bu ahlak o kadar güzel midir? Bir köpeği de çağırsanız gelir, kovsanız gider.)

Ahlakı güzelleştirmek
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ahlakınızı güzelleştiriniz) [İbni Lal]

(Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır.) [Hakim]

(Ya Rabbi senden, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak dilerim.)
[Harâiti]

(Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.) [Beyheki]

(Güzel ahlak, büyük günahları, suyun kirleri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlak ise, salih amelleri, sirkenin balı bozduğu gibi bozar.)
[İ. Hibban]

(Allahü teâlâ indinde kötü ahlaktan büyük günah yoktur. Çünkü, kötü ahlaklı bir günahtan tevbe edip kurtulursa, bir başka günaha düşer. Hiçbir vakit günahtan kurtulamaz.)
[İsfehani]

(Bir kimse tevbe ederse, tevbesini Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ahlaklı kimsenin tevbesi makbul olmaz. Zira bir günahtan tevbe ederse kötü ahlakı sebebiyle, daha büyük günah işler.)
[Taberani]

(Güzel ahlak, senden kesilen akrabanı ziyaret etmek, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir.)
[Beyheki]

(Din, güzel ahlaktır.)
[Deylemi]

(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi ahlakça en iyi olanıdır.) [Tirmizi]

(Şüphesiz güzel ahlak, güneşin buzu erittiği gibi günahları eritir.) [Harâiti]

(Bir müslüman güzel ahlakı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.)
[İ. Ahmed]

(Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlakı sayesinde en yüksek dereceye kavuşur.)
[Taberani]

(Yumuşak davran! Sertlikten sakın! Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir.)
[Müslim]

(Yumuşak davranmayan, hayır yapmamış olur.)
[Müslim]

(En çok sevdiğim kimse, huyu en güzel olandır.) [Buhari]

(Yumuşak olan kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.) [Tirmizi]

(Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse insanlara kolaylık, yumuşaklık gösterendir.)
[İ. Ahmed]

(Yumuşak olanlar ve kolaylık gösterenler, hayvanın yularını tutan kimse gibidir. Durdurmak isterse hayvan ona uyar. Taşın üzerine sürmek isterse hayvan oraya koşar.)
[Ebu Davud]

(Cennete götüren sebeplerin başlıcası, Allahü teâlâdan korkmak ve iyi huylu olmaktır. Cehenneme götüren sebeplerin başlıcası da, dünya nimetlerinden ayrılınca üzülmek, bu nimetlere kavuşunca sevinmek, azgınlık yapmaktır.)
[Tirmizi]

(İmanı en kuvvetli kişi, ahlakı en güzel ve hanımına en yumuşak olandır.)
[Tirmizi]

(İnsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur.
[Nafile] İbadetlerle bu derecelere kavuşamaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağısına sürükler.) [Taberani]

(İbadetlerin en kolayı, az konuşmak ve iyi huylu olmaktır.)
[İbni Ebiddünya]

(Şu üç şey bulunan kimsenin imanı kâmildir: Herkesle iyi geçinen güzel ahlak, kendini haramlardan alıkoyan vera, cehlini örten hilm.)
[Nesai]

(Dünyada veya ahirette özür dilemek zorunda kalacağın söz ve hareketten uzak durmaya çalış!)
[Hakim]

(Söz veriyorum ki, münakaşa etmeyen, haklı olsa da, dili ile kimseyi incitmeyen, şaka ile veya yanındakileri güldürmek için, yalan söylemeyen, iyi huylu olan müslüman Cennete girecektir.)
[Tirmizi]

(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Konuşunca doğru söyleyen, verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.)
[İ.Ahmed]

(Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Size gönderdiğim İslam dininden razıyım,
[bu dini kabul edip, bu dinin emir ve yasaklarına riayet edenlerden razı olur, onları severim.] Bu dinin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dininizin tamam olduğunu her gün, bu ikisi ile belli ediniz!) [Taberani]

(Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huylu olmak, günahları eritir, yok eder. Sirke balı bozup yenilmez hâle soktuğu gibi, kötü huylu olmak, ibadetleri bozup yok eder.)
[Taberani]

(Hak teâlâ yumuşak huyluya yardım eder, sert ve öfkeliye yardım etmez.)
[Taberani]

(Yumuşak olan, kızmayan müslümanın Cehenneme girmesi haramdır.)
[Tirmizi]

(Yavaş, yumuşak davranmak, Allahü teâlânın kuluna verdiği büyük bir ihsandır. Aceleci olmak, şeytanın yoludur. Allahü teâlânın sevdiği şey, yumuşak ve ağırbaşlı olmaktır.)
[E.Ya’la]

(Kişi, yumuşaklığı, tatlı dili ile, gündüzleri oruç tutanın ve geceleri namaz kılanın derecesine kavuşur.)
[İ. Hibban]

(Kızınca, öfkesini yenerek yumuşak davrananı Allahü teâlâ sever.)
[İsfehani]

(Güler yüzle selam veren, sadaka verenin sevabına kavuşur.) [İ.E.dünya]

Bir kimse Resulullah efendimizden nasihat istedi, (Kızma, sinirlenme) buyurdu. Birkaç kere sordu, hepsine de (Kızma, sinirlenme) buyurdu. (Buhari)

Sual:
İyi insan olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAPİyi insan olmak için kâmil yani olgun müslüman olmak gerekir. Zaten müslüman, iyi insan demektir.
Allah indinde mümin çok kıymetlidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, öyle kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, Allah’ın âyetleri okununca, imanları kuvvetlenir ve yalnız Rablerine dayanıp güvenirler, namazı doğru kılar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden [Allah’ın razı olduğu yerlere] harcarlar.) [Enfal 2-3]

(Müminler, muhakkak kurtuluşa ermiştir. Namazlarını huşu içinde kılar, boş ve lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet ederler.)
[Müminun 1-8]

(Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirir, verdikleri sözü bozmaz, Rablerinin rızasını isteyip sabreder ve kötülüğü iyilikle savarlar.)
[Rad 20-22]

([Nüminler] büyük günahlardan ve hayasızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlar ve işlerini aralarında istişare ederler.) [Şura 37,38]

(İnanıp hayırlı iş işleyen
[mümin]lerin kötülüklerini, and olsun, örteriz, onları yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandırırız.) [Ankebut 7]

(Allah onların
[müminlerin] kötülüklerini örter, onlara işledikleri şeylerin en güzellerinin karşılığını verir.) [Zümer 35]

(Allah, inanıp emirlerini yapan müminlere mağfiret ve büyük ecir vaad etmiştir.)
[Feth 29]

(Elbette müminler kardeştir.)
[Hucurat 10]

Müminlerle ilgili hadis-i şeriflerden bazıları da şöyle:
(Müslüman, elinden ve dilinden müslümanların emin olduğu kimsedir.) [Buhari]

(Mümin akıllı, basiretli, uyanıktır. Her işte Allah’ın rızasını gözetir. Acele etmez, ilim sahibidir, haramlardan kaçar.)
[Deylemi]

(Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün. Onun her işi faydalıdır.)
[Taberani]

(Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olup onun tedavisi ile meşgul olunduğu gibi, müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşmalıdır.)
[Buhari]

(Mümin ülfet eder
[iyi geçinir], ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyende hayır yoktur.) [Beyheki]

(Müminin yanına giren, güzel bir bahçeye girmiş gibi ferahlık duyar.)
[Deylemi]

(Mümin lanet etmez, kötülemez, müstehcen konuşmaz ve hayasız olmaz.)
[Hakim]

(Mümin arıya benzer; konduğu dalı kırmaz, oraya zarar vermez. Toplayıp bıraktığı eseri de güzeldir.)
[Beyheki]

(Mümin, yumuşaktır, hafiftir. Munis bir deve gibi boyun eğer, "Ih" denince, yer sert olsa da çöker.)
[Beyheki]

(Mümin sert değildir. Yumuşaklığından dolayı ahmak zannedilir.)
[Deylemi]

(Mümin geçim ehlidir. Arkadaşına rahatlık verir. Münafık ise geçimsizdir, arkadaşına sıkıntı verir.)
[Dare Kutni]

(Halkın elindekine göz dikmemek, müminin alametlerindendir.)
[Dare Kutni]

(Komşusu kötülüğünden emin olmayan, mümin olamaz.)
[Buhari]

(Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın.)
[Harâiti]

Kime dinin emirlerini yapmak kolay gelirse, onun salih biri olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahirete ait istediğine kolayca kavuşur, dünyaya ait olana kavuşman zorlaşırsa, bil ki sen iyi bir hâl üzerindesin. Bunun tersi olursa kötü haldesin!) [Beyheki]

Müslümanın vasıfları nelerdir
Sual:
Allah’tan korkan müslümanın vasıfları nelerdir?
CEVAPAllah’tan korkan bir kimse, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle çalışır. Hiç kimseye kötülük yapmaz. Kendine kötülük yapanlara sabreder. Yaptığı kusurlara tevbe eder. Sözünün eri olur. Her iyiliği Allah için yapar.

Kimsenin malına, canına, namusuna göz dikmez. Çalışırken, alış veriş ederken, kimsenin hakkını yemez. Herkese iyilik eder. Şüpheli şeylerden kaçınır. Makam sahiplerine, zalimlere yaltaklanmaz. İlim ve ahlak sahiplerine saygı gösterir.

Arkadaşlarını sever ve kendini sevdirir. Kötü kimselere nasihat verir. Onlara uymaz. Küçüklerine merhametli ve şefkatli olur. Misafirlerine ikram eder. Kimseyi çekiştirmez. Keyfi peşinde koşmaz. Zararlı ve hatta faydasız bir şey söylemez. Kimseye sert davranmaz. Cömert olur. Malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister.

Riyakârlık, iki yüzlülük yapmaz. Kendini beğenmez. Allahü teâlânın her an gördüğünü ve bildiğini düşünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır. Yasaklarından kaçar. İşte, Allah’tan korkanlar milletine, ülkesine faydalı olur.

Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, inananları şöyle tarif etmektedir:
(Rahim olan Allahü teâlânın kulları, yeryüzünde gönül alçaklığı ile vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller, onlara sataşacak olursa, bunlara [sağlık ve selamet sizin üzerinize olsun gibi] güzel söz söyler, [büyük bir yumuşaklık gösterirler.] Onlar geceleri secde yapar ve kıyâmda dururlar [namaz kılarlar.] Onlar, “yâ Rabbi, Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Cehennem azabı devamlıdır ve çok şiddetlidir. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır” derler. Bir şey verdikleri zaman, israf etmez, cimrilik de yapmazlar, ikisi ortası bir yol tutarlar. Kimsenin hakkını yemez, Allah’a şerik koşmaz, Ondan başkasına yalvarmazlar. Allah’ın dokunulmasını haram ettiği cana kıyıp, haksız olarak kimseyi öldürmez, zina etmezler. Bunlardan birini yapanın Kıyamette azabı kat kat olur, orada zelil ve hakir olarak ebedi bırakılır. Ancak, Allah, tevbe eden ve doğru iman eden ve ibadet ve faydalı iş yapanların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah, af ve merhamet sahibidir. Tevbe edip, amel-i salih işleyen, Allahü teâlâya [tevbesi makbul ve Onun rızasına kavuşmuş olarak] döner. Onlar yalan yere şahitlik yapmaz, faydasız ve zararlı işlerden kaçınırlar. Kendilerine âyetler okunduğu zaman, kör ve sağır davranmazlar, [dikkat ile dinleyip bu âyetlerle kendilerine yapılması emredilen şeyleri yaparlar.]) [Furkan 63-73]

İyi huylu olmanın ve bunu muhafazanın yolu
Sual:
İyi huylu olmak ve bunu muhafaza edebilmek için ne yapmalı?
CEVAPİyi huylu olmak için ve iyi ahlakını muhafaza edebilmek için, salih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir. İnsanın ahlakı, arkadaşının huyu gibi olur. Hadis-i şerifte, (İnsanın dini, arkadaşının dini gibi olur) buyuruldu. Ahlakı bozan, şehveti harekete getiren kitapları okumamalı, böyle radyo ve TVden sakınmalıdır.

İyi huyların faydaları ve haramların zararları ve Cehennemdeki azapları, hep hatırlanmalıdır. Mal, mevki arkasında koşanlardan hiçbiri muradına kavuşamamıştır. Malı, mevkii hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur.

Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın gemisidir. Hadis-i şerifte, (Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşa! Öleceğini hiç unutma) buyuruldu.

Faydasız şeylerden, oyunlardan, zararlı şakalaşmak ve münakaşa etmekten sakınmalıdır. İlim öğrenmeli ve faydalı işler yapmalıdır. Vaktin kıymetini bilip gece-gündüz ilim öğrenmelidir! İlim, ibadet içindir. Kıyamette işten, ibadetten sorulur, çok ilim öğrendin mi diye sorulmaz. İş ve ibadet de ihlas elde etmek içindir. (İslam Ahlakı)

Sert mizaçlı olmak
Sual:
Haksızlık olunca dayanamıyorum. Çok sert mizaçlıyım. Sert mizaçlı olmak dinen kusur mudur?
CEVAPSert mizaçlı olmak kusur değildir. Ancak dine aykırı olarak sertlik yapmak kusurdur. Hazret-i Ömer’in sert mizacı övülmüş, takdir edilmiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İki melek var, biri sert, biri yumuşak mizaçlıdır. Bunlar, Cebrail ile Mikail’dir. Peygamberlerden biri yumuşak, diğeri sert mizaçlıdır. Bunlar İbrahim ile Musa’dır. Benim de iki arkadaşımdan biri yumuşak, diğeri sert mizaçlıdır. Bunlar, Ebu Bekir ile Ömer’dir.) [Taberani]

Kâfirlere karşı da iyi huylu olmalı
Sual:
İslamiyet’in güzel ahlakını göstermek için, kâfirlere karşı da iyi huylu olmak ve onları incitmemek gerekmez mi?
CEVAPMüslümanların kâfirlere karşı da iyi huylu olmaları, onları incitmemeleri gerekir. Böylece İslam dininin, iyi huylu olmayı, kardeşçe yaşamayı, çalışmayı emrettiği onlara da gösterilmiş olur. Böylece iyiliği seven insanlar, seve seve müslüman olurlar. Cihad etmek farzdır. Cihadı devlet topla, silahla yapacağı gibi, soğuk harp ile, propaganda, neşriyat ile de yapar. Her müslüman da, iyi huyları ile, iyilik yapmakla cihad yapar. Çünkü cihad etmek, insanları müslüman yapmaya davet etmek demektir. Görülüyor ki, kâfirlere karşı da, iyi huylu olmak, onları incitmemek, cihad etmek oluyor. Cihad ise her müslümana gücü nispetinde farzdır.

Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak
Sual:
İyi bir müslüman olmak için Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak gerekiyormuş. Bu nasıl olur?
CEVAPİmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Bir kimse, bir zat ile konuşunca, eğer kalbinde, dünya sevgisi azalıp, Allahü teâlâya bağlılığı artarsa, onun keramet sahibi, evliyadan bir zat olduğu anlaşılır. Eğer böyle olmazsa, o zatın istidrac gösteren bir yalancı olduğu meydana çıkar. (Evliya olmak için Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanmak gerek) buyurulmuştur. Yani Allahü teâlânın sıfatlarına uygun sıfatlar, evliyada hasıl olur. Fakat bu benzerlik sadece isimdedir. Yoksa sıfatların özelliğinde beraberlik olmaz. (Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanın) emrini anlatırken Hace M. Parisa hazretleri, Tahkikat kitabında buyuruyor ki:

"Allahü teâlânın bir sıfatı Basirdir. Yani Allahü teâlâ her şeyi görür. Bir kimsenin kalb gözü açılır, firaset ışığı ile, kendi ayıplarını ve başkalarının iyi huylarını görürse, yani başkalarını kendinden üstün görürse ve Allahü teâlânın her an gördüğünü göz önünde bulundurarak hep Onun beğendiği şeyleri yaparsa, bu sıfatla huylanmış olur.

Allahü teâlânın bir sıfatı da Mümittir. Yani öldürücü demektir. Bir kimse, sünnetler yerine yerleşmiş olan bid'atleri yok ederse, bu sıfatla sıfatlanmış olur. Bütün sıfatlar, bunlar gibidir."

Cahiller, bu ahlaklanmayı başka türlü anlamış ve yoldan çıkmıştır. Evliyanın ölüleri dirilteceğini, kaybolan şeyleri bileceğini sanmışlar, günaha girmişlerdir.) [Müj. Mekt. 107]
Allahü teâlânın sıfatlarından biri Settardır. Yani günahları örtücüdür. Müslüman da, din kardeşinin kusurunu örtmelidir.

Allahü teâlâ Kerimdir. Rahimdir. Yani lütfu, ihsanı bol ve merhameti çoktur. Müslüman da, cömert ve merhametli olmalıdır!

Allahü teâlâ, Gaffardır, yani kullarının günahlarını affedicidir. Müslümanlar da birbirlerinin kusurlarını affetmelidir!

Af, hak ettiği bir şeyi almayıp sahibine bağışlamak demektir. Allahü teâlâ affedicidir, affedenleri sever. Kur'an-ı kerimde mealen, (Affet, marufu emret ve cahillerden yüz çevir!) buyuruluyor. (Araf 199)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Affedin ki, Allahü teâlâ da sizi affetsin ve şerefinizi yükseltsin!) [İsfehani]

(Allah için affedeni Allahü teâlâ yükseltir, aziz eder.) [Berika]

(Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulmedenleri affetmek, kendini mahrum edenlere ihsan etmek, güzel huylu olmaktır.)
[İ.Ebiddünya]

(Sana zulmedeni affet, sana gelmeyene git, sana kötülük edene sen iyilik et, aleyhine de olsa mutlaka doğru konuş.)
[Ruzeyn]

(Musa aleyhisselam,
"Ya Rabbi, senin indinde en aziz kimdir?" diye sordu. Allahü teâlâ da, "İntikam almaya gücü yeterken affedendir" buyurdu.) [Harâiti]

(Allahü teâlâ, merhameti olmayana merhamet etmez, affetmeyeni affetmez.)
[İ.Ahmed]

(Affedin ki affa kavuşasınız!) [İ.Ahmed]

Sual: En makbul amel nedir?
CEVAPPeygamber efendimiz, en makbul amelin güzel ahlak olduğunu bildirmiş, (İman yönünden müminlerin en faziletlisi, ahlakı güzel olanlardır) buyurmuştur. (Hakim)
Bir kimse Peygamber efendimizden nasihat istedi. Dedi ki:
- Ya Resulallah bana öğüt ver!
- Nerede olursa olsun Allah’tan kork!- Yine buyur ya Resulallah!
- Her kötülüğün akabinde bir iyilik yap! İyilikler günahları giderir.- Yine buyur!
- Herkesle güzel geçin! (Tirmizi)

Oğlu, Lokman aleyhisselama sorar:
- En iyi haslet nedir?
- Dindar olmaktır.
- Peki babacığım, bu haslet iki olursa?
- Dindarlık ve mal sahibi olmak.
- Üç olursa?
- Dindarlık, mal ve haya.
- Dört olursa?
- Dindarlık, mal, haya ve güzel ahlak.
- Beş olursa?
- Dindarlık, mal, haya, güzel ahlak ve cömertliktir.
- Altı olursa?
- Oğlum bu beş haslet kimde olursa, o kimse takva ehli, temiz bir kimsedir, Allahü teâlânın dostudur, şeytandan uzaktır.

Kur'an-ı kerimde ise mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde en şerefliniz, takva ehli olanınızdır.) [Hücurat 13]

Bir kimse, asil bir aileye mensup olmasa da, güzel huylu ise, onun için güzel huyu, iyi bir asalettir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Güzel huy gibi asalet, tedbirli olmak gibi akıllılık olmaz.) [İbni Mace]

Güzel huylu kimse, insanların takdirini kazanır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız!) [Hakim]

Sual: Güzel ahlaka sahip olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAPGüzel ahlaka sahip olmak için iyi ve kötü huyları bilmek gerekir. Ayrıca kendi kötü huylarını teşhis etmek gerekir. Bu teşhisi kendi yapar. Yahut bir âlimin, rehberin bildirmesi ile anlar. İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurunu öğrenir. Sadık olan dost onu tehlikelerden, korkulardan koruyan kimsedir. Düşmanlarının kendisine karşı kullandıkları kelimeler de, insana ayıplarını tanıtmaya yarar. Çünkü düşman, insanın ayıplarını arayıp, yüzüne çarpar. Arkadaş ise, insanın ayıplarını pek görmez.

Birisi İbrahim Ethem hazretlerine, aybını, kusurunu bildirmesi için yalvarınca, (Seni dost edindim. Her halin bana güzel görünüyor. Aybını başkasına sor) dedi.

Başkasında bir ayıp görünce, bunu kendinde aramak, kendinde bulursa, bundan kurtulmaya çalışmak gerekir. (Mümin müminin aynasıdır) hadis-i şerifinin manası budur. Yani, başkasının ayıplarında, kendi ayıplarını görür. İsa aleyhisselama, bu güzel ahlakını kimden öğrendin, dediklerinde, (Birinden öğrenmedim. İnsanlara baktım. Hoşuma gitmeyen şeylerinden sakındım. Beğendiğimi ben de yaptım) buyurdu. Hazret-i Lokman’a, (Edebi kimden öğrendin) denince, (Edepsizden) dedi.

Selef-i salihinin, Eshab-ı kiramın, evliyanın menkıbelerini okumak da, iyi huylu olmaya sebep olur. Kendinde kötü huy bulunan kimse, buna yakalanmanın sebebini araştırmalı, bu sebebi yok etmeye, bunun zıddını yapmaya çalışmalıdır. Kötü huydan kurtulmak, bunun zıddını yapmak için çok uğraşmak gerekir. Çünkü, insanın alıştığı şeyden kurtulması güçtür. Kötü şeyler nefse tatlı gelir.

Çocukları ihmal etmeyelimBugün, bütün hıristiyan ülkelerinde, bir çocuk dünyaya gelir gelmez, buna bozuk dinlerinin icaplarını yapıyorlar. Her yaştaki insanlara, yahudiliği ve hıristiyanlığı titizlikle aşılıyorlar. Müslümanların imanlarını, dinlerini çalmak ve yok etmek ve onları da, hıristiyan yapmak için, İslam ülkelerine paket paket kitap, broşür ve sinema filmleri gönderiyorlar.

O halde müslümanlar, din cahillerinin hilelerine, yalanlarına aldanmamalı, bize emanet edilen çocuklarımıza sahip olmalıyız. Onlara sahip olmak da, dinimizin emirlerine uygun olarak yetiştirmekle olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahlakınızı güzelleştirin!) [İbni Lal]

En vahşi hayvan bile terbiye ile ehlileştiriliyor. Hiçbir zaman elma çekirdeğinden portakal olmaz. Fakat elma fidanını büyüterek, lüzumlu aşı ve kültürel tedbirlerle kaliteli elma veren bir ağaç olarak yetiştirmek mümkündür. Bunun gibi insan tabiatında bulunan bazı arzular yok edilemez, fakat terbiye edilebilir.

Her şeyi, zıddı kırar. Kötü huyları, iyi huylar yok eder. Bu bakımdan kendini zorla da olsa iyi işler yapmaya alıştırmalı, onları âdet haline getirmelidir. Çocuk, işleri ve ahlakı iyi olan insanlarla arkadaşlık ettirilirse, güzel huylar kendiliğinden onun tabiatı olur. Bu esaslar dahilinde çocuklar yetiştirilirse dünya ve ahiret saadeti elde edilir. Kıyamet günü, ana-baba, çocuğuna öğretmesi gereken ilimlerden mesul olacak, vazifesini yapmamış ise, yahut kusur etmiş ise cezaya çaptırılacaktır. Çocuklarını İslam terbiyesi üzerine yetiştirmeyenler, dünya ve ahiret felaketine maruz kalacaklardır.

Ne mutlu çocuğunu İslam ahlakı ile yetiştirenlere.

Güzel ahlaklı olmak
Sual: Güzel ahlaklı olmak için, özet halinde birkaç prensip bildirmek mümkün müdür?
CEVAPİyi ve kötü huyları bilmek ve tatbik etmek gerekir. İslam Ahlakı kitabını okuyup, oradaki bilgilerle amel eden, güzel ahlaklı olur. Şu iki prensibi esas alan da güzel ahlaklı olur:
1- Düşmanlarımız, muhaliflerimiz, bizi çekemeyenler, hep ayıplarımızı araştırır. Onlardan kusurlarımızı öğrenip güzel ahlaka sahip olabiliriz. Birisi, ahlakını düzeltmek için İbrahim Ethem hazretlerine, ayıbını, kusurunu bildirmesi için yalvarınca, (Seni dost edindim. Her halin bana güzel görünüyor. Ayıbını başkasına sor) dedi.

2- Başkasında bir ayıp görünce, bunu kendinde aramak, kendinde bulursa bundan kurtulmaya çalışmak gerekir. (Mümin müminin aynasıdır) hadis-i şerifinin manası budur. Yani, başkasının ayıplarında, kendi ayıplarını görür. İsa aleyhisselama, bu güzel ahlakını kimden öğrendin dediklerinde, (İnsanlara baktım. Hoşuma gitmeyen şeylerinden sakındım. Beğendiğimi ben de yaptım) buyurdu. Hazret-i Lokman’a, (Edebi kimden öğrendin) denince, (Edepsizden) buyurdu. Yani birisinin yaptığı hareket bizim hoşumuza gitmiyorsa, edepsizlik olarak görüyorsak, onu biz de yapmamalıyız. Birisi bizim bir kusurumuzu söyleyince sevinmiyorsak, başkalarının da kusurlarını söylememeliyiz. Birisi bizi tenkit edince hoşlanmıyorsak, biz de başkalarını tenkit etmemeliyiz.

İnsan, bu prensipleri uygularsa, güzel ahlaklı olur. O halde, bir söz söylerken, kendimizi karşımızdakinin yerine koymalıyız. Böyle bir söze tepkimiz ne olur diye düşünmeliyiz. Bunun da istisnaları çıkarsa da, azdır. Zaten istisna genel kaideyi bozmaz.

Tıkla >>

ilahi.web.tr farkı ile yüksek kalite ilahi dinle